İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu, Adnan Oktar organize suç örgütünün güncel yapılanması ve faaliyetlerinin deşifre edilmesine yönelik yürüttüğü soruşturmayı tamamladı.

Soruşturma sonucunda hazırlanan 352 sayfalık iddianamede, 20 kişi şüpheli olarak yer aldı.

Mahkeme kararlarıyla silahlı suç örgütünün yöneticisi olarak kabul edilen Adnan Oktar'ın bu nedenle cezaevinde bulunduğu ve bu süreç içerisinde örgütsel faaliyetlerine devam ettiği kaydedilen iddianamede, Oktar'ın özellikle avukatları ve diğer örgüt yöneticileri Meltem Daban ve Ferhunde Eda Babuna vasıtasıyla örgütü diri tutmaya çalıştığı, talimatlarının cezaevi dışında yayılmasını sağladığı belirtildi.

Oktar'ın bunu yaparken, özellikle diğer örgüt yöneticileri vasıtasıyla yargılamanın kumpas olduğuna ilişkin kamuoyu oluşturma ve siyasi lobi desteğini alma faaliyetlerine giriştiği vurgulanan iddianamede, ana çatı davasında ceza alan ve cezaevinde bulunan örgüt üyeleriyle mektuplar ve avukatlar aracılığıyla iletişim kuran Oktar'ın, etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen örgüt üyelerini engellemeye çalıştığı bilgisi verildi.

AVUKATLAR ARACILIĞIYLA ÜYE YAPILMAYA DEVAM EDİLMİŞ

İddianamede, Adnan Oktar'ın özellikle içeride ve dışarıda bulunan örgüt üyeleri üzerindeki etkinliğini devam ettirmeye çalıştığı da belirtilerek, bu kişinin cezaevinde kaldığı dönemde, özellikle 15 gün gibi kısa sürede yaklaşık 200 avukat ile olağan akışa uygun olmayacak şekilde, "hukuki yardım" adı altında görüşmeler gerçekleştirdiğine dikkat çekildi.

"Bu görüşmelerinde örgüte üye kazandırmayı amaçlamış, cezaevine giriş çıkışı kanuni sınırlar çerçevesinde serbest olan avukatlık mesleğinden faydalanmak üzere cezaevi dışındaki örgütsel tavır ve davranışları yönlendirmeye çalışmıştır. Bu hususun tespit edilmesi neticesinde şüpheli hakkında avukat görüşlerinin kısıtlanması yoluna gidilmiştir" ifadeleri yer bulan iddianamede, Oktar ile ilgili ayrıca, örgütü diri tutmanın yanı sıra hem yargılanan hem deşifre olan örgüt üyelerinin yerine yeni örgüt üyeleri kazandırmayı amaçladığı ve en kolay yol olan avukatları vasıtasıyla talimatlarını aktarmaya çalıştığı dile getirildi.

Adnan Oktar'ın, özellikle cezaevinde bulunan kişilerin kendisine mektup yazması noktasında, örgüt üyesi avukatları vasıtasıyla baskı oluşturduğu ve aslında yargılamanın temelsiz olduğu izlenimini verdiği aktarılan iddianamede, Oktar'ın örgüttekilere, örgütsel bağlılık değil gönül bağı kurduklarını kanıtlamaya çalıştığı vurgulandı.

HUKUK GRUBU KURULMUŞ

Klasörler içerisinde, e-posta adresleri üzerinden 2019-2020 tarihleri arasında kurulmuş bir iletişim ağının olduğu da belirtilen iddianamede, bu iletişim ağının içerisinde yer alan kişilerin kendilerini, "İstanbul/Hukuk Grubu" olarak adlandırdıkları ve Oktar'dan "müvekkil" veya "yazar" olarak bahsedildiği dile getirildi.

Grubun yargılama dosyası içeriğine hakim olduğunun altı çizilen iddianamede, görüşe giden avukatlar vasıtasıyla Oktar'dan alınan talimatların, notlar şeklinde yazılı kayıt olarak tutulduğu, her bir talimatının hukuk grubu tarafından titizlikle yerine getirildiği, takip edildiği ve Oktar'a geri dönüşünün yapıldığı aktarıldı.

Sanıklarla örgüt avukatlarının görüştürüldüğü ve bu sayede sanıklar üzerinde hakimiyet kurulduğu bilgisi verilen iddianamede, avukatlar aracılığıyla sanıkların her birinden önce yazılı olarak beyan alındığı, iddianamedeki isnatlarla sanık beyanları üzerinde çalışmalar yapıldığı, çelişkili ve sıkıntı oluşturabilecek yerlerin düzeltildiği savunuldu.

İddianamede, sanıklar üzerinde kurulan hakimiyet ve kontrol mekanizmasıyla, savunmaların ortak mantıksal kurgular doğrultusunda şekillendirilerek dikte edildiği ve ezberletildiği, ezberlenen savunmaları mahkeme sorgusu esnasında ifade etmeleri talimatı verildiği de belirtilerek, mahkeme dosyasına sunulan yazılı savunmalarda da aynı yöntemin uygulandığı ifade edildi.

ÖRGÜTTEN KOPMA OLMASIN DİYE İHTİYAÇLAR GİDERİLMİŞ

Savunmaların sanıkların özgür iradeli beyanlarına dayanmasına izin verilmediği ve yargılanan sanıkların da bu kabulle her safhada örgütsel bağlılıkla hareket ederek savunma yaptığı vurgulanan iddianamede, sanıklar üzerinde savunmalarla ilgili kurulan bu rızalı hakimiyetin dışında görüşe giden avukatlar vasıtasıyla sanıklardan alınan notlarla cezaevindeki her türlü ihtiyaçlarının takip edilip karşılandığı da anlatıldı.

Sanıkların psikolojik durumlarıyla, beslenmeleriyle, giyim ve kişisel tarzlarıyla, sağlıklarıyla ilgilenilerek örgütten kopmaların önüne geçilmeye çalışıldığı, birlikteliklerinin devamının sağlanması noktasında telkinler yapılıp tedbirler alınarak, örgütün moral ve motivasyonunun canlı tutulmasının sağlandığı, sanıkların örgütsel bağlılıkla ihtiyaçlarının örgüt tarafından karşılanmasına izin verdiği de kaydedilen iddianamede, özellikle ve önemle üzerinde durulan mektuplaşmayla her sanığın hem Oktar'a hem de birbirlerine mektup yazmaya teşvik ve telkin edildiği, mektup yazmayanların takip edildiği, mektuplarla örgütten kopmaların önüne geçilmesine çalışıldığı, bu mektupların ileride delil olarak kullanılmak amacıyla saklandığı anlatıldı.

AVUKATLAR ARACILIĞIYLA FETVA VERMEYE DEVAM ETMİŞ

Adnan Oktar'ın görüşe gelen avukatları vasıtasıyla çok sayıda dini anlatımlar, dini örneklemeler, ayetler ve hadislere atıflar, mehdi, deccal, ahir zaman anlatımlarıyla örgüt mensuplarına aktarımlar ve telkinler yaptığı aktarılan iddianamede, "Oktar'ın görüşmesi esnasında Türkiye ve dünya gündemindeki siyasi olaylar, doğa olayları gibi konularda olayların sebebini kendisinin tutuklu olmasına bağlayarak bunu dini atıflarla delillendirme çabası içerisinde olduğu, içerideki ve dışarıdaki örgüt mensuplarına aktarımını sağlayarak telkin ettiği, bununla mehdilik kavramına atıflar yaptığı, sosyal medyada mehdiliği gündemde tutmak için talimatlar verdiği anlaşılmıştır" ifadeleri yer buldu.

Şüphelilerin, talimat doğrultusunda, örgüt hakkında isnat edilen "silahlı suç örgütü" suçlamasını boşa çıkarmak amacıyla sosyal medyayı kullanarak propaganda yaptıkları da belirtilen iddianamede, algı oluşturmak adına çok yoğun faaliyetlerde bulundukları, Adnan Oktar'ın talimatları doğrultusunda cinsel suç isnatlarına yönelik "külliyen ret" kararı doğrultusunda ortak söylemde hareket ettikleri dile getirildi.

İddianamede, ana davanın müştekilerinden Serra Muhammed Valipour'un iddialarıyla ilgili yine Oktar'ın talimatları doğrultusunda yoğun bir çalışma yürütüldüğü, annesi Dilek Çelikten'in nasıl ifade vereceği ile ilgili çalışmalar yapıldığı anlatıldı.

TAKİBE DUYARLI E-MAİL AĞI KURULMUŞ

Örgütün cezaevi dışındaki iletişim taktiğinin ise takibe duyarlı şekilde örgütsel tedbir uygulanarak e-mailler yoluyla gerçekleştiğine dikkat çekilen iddianamede, iletişimin bu şekilde kurulmasının nedeni olarak CMK'nın ilgili maddeleri gereğince takip sağlanamaması ve e-maillerin içeriğine yurt dışında olan serverlardan kaynaklı ulaşılamaması gösterildi.

DEAŞ'a yönelik operasyonlarda 119 şüpheli yakalandı DEAŞ'a yönelik operasyonlarda 119 şüpheli yakalandı

İddianame, gönderildiği ağır ceza mahkemesince kabul edildi. Sanıklar, önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkacak.

İSTENEN CEZALAR

İddianamede, şüpheliler Adnan Oktar, Meltem Daban ve Ferhunde Eda Babuna'nın "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" suçundan 5 yıldan 12'şer yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi. Bu kişilerin ayrıca, Türk Ceza Kanununun (TCK) ilgili maddesi uyarınca, örgüt üyelerinin örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği bütün suçlarından dolayı fail olarak cezalandırılması da talep edildi.

Adnan Oktar, Meltem Daban ve Ferhunde Eda Babuna'nın bu kapsamda, "örgütün veya amacının propagandasını yapma" suçundan 10,5 yıldan 31,5'ar yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, diğer 17 sanığın "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma", "örgüte yardım" ve "örgütün veya amacının propagandasını yapma" gibi suçlardan farklı oranlarda hapisle cezalandırılması talebi de yer aldı.

Kaynak: AA