Almanya’nın sahip olduğu sosyal, kültürel ve ekonomik katma değerler, Alman Milli Marşın da yer alan “Birlik ve adalet ve özgürlük, Alman vatanı için, Bu yolda hep ileri, Kardeşçe el ele, kalp kalbe!” ifadeleriyle mi gerçekleşmiştir.

Almanya’nın II. Dünya Savaşı sırasında kaybetmiş olduğu nüfusunun sonrasında sanayi ve ekonomisinde ortaya çıkan işgücü açığını kapatmak için ilk önce 1955 yılında İtalya, 1960 yılında İspanya ve Yunanistan’dan yabancı işçiler Almanya’ya davet edilmişlerdir. O zamanki ismi olan Federal Almanya ile Türkiye Cumhuriyeti arasında 30 Ekim 1961 tarihinde başkent Bonn’da işçi gönderilmesine dair bir antlaşma imzalanmıştır. 27 Kasım 1961 tarihinde 55 kişilik ilk Türk işçi kafilesi Almanya’ya ulaşırken, aynı sene içerisinde bu sayı 400 maden işçisi ile devam etmiştir. 1963 senesine gelindiğinde Federal Almanya’da 30 bini aşan Türk işçisi yaşamaktaydı. 1963 yılında Almanya’da 13 Alman kadından biri yabancı göçmenle evlenmekteydi. Bu yabancı göçmenlerin başında İtalyanlar gelmekte olup, sırasıyla Yunanlılar, İspanyollar ve Türkler yer almaktaydı. O yıllardan itibaren Almanya’nın ekonomik hayatı kadar sosyal hayatında da artık göçmen aileler vazgeçilmez hale gelmişlerdir.

Alman Federal İstatistik Ofisi (Destatis-https://www.destatis.de/EN/Home/_node.html) verilerine göre 30 Eylül 2023 itibariyle Almanya’da 84 milyon 607 bin kişi (42,8 milyon kadın-41,7 milyon erkek) yaşamakta olup, bu nüfusun %20,1 tekabül eden 23 milyon 825 bini göçmen kökenli olduğunu ifade etmiştir. Bu verilere Ukrayna-Rusya savaşından kaçan 1 milyon 100 bin Ukraynalı göçmenler dahil değildir. Almanya’da yaşayan göçmen kökenli insanların başında Türkler yer alırken, Türklerden sonra Polonyalılar, Ruslar, Suriyeliler, Romanyalılar ile İtalyanlar bulunmaktadır.

1961 yılı itibariyle Türklerin Almanya’ya işçi olarak gitmeleri genel kabul olarak görülse de aksine ilk Türk işçiler, Prusya (Almanya) Krallığı zamanında Dresden şehrinde inşa edilen Yenice Sigara Fabrikasında (Yenidze Orientalischen Tabak-und Cigarettenfabrik) çalışmak üzere 1907 yılında Filibe’den gelen 470 Türk işçisidir. Osmanlı topraklarında yetişen tütünler Almanya’da sigara olarak üretilmişlerdir.

Almanya’nın ekonomik olarak güçlü olmasının altında yatan farklı kültürlere ait çok çeşitliliktir. 2020 yılında yapılan bir araştırma (https://www.mckinsey.de/news/presse/2020-05-19-diversity-wins) Almanya’da “Çeşitlilik kazanır” sloganıyla etnik çeşitliliğin özel sektörde daha çok kâr ve kamusal alanda da verimliliği arttırmıştır. Tarihsel olarak incelediğimiz de Alman kültürünün etnik çeşitliliğini yüzlerce yıl öncesi gerçekleştirdiğini görmekteyiz.

Bakan Fidan, İranlı mevkidaşı Arakçi ile görüştü Bakan Fidan, İranlı mevkidaşı Arakçi ile görüştü

Türklerin Almanya’daki izleri bugünkü Alman devletinden daha geçmişe dayanmaktaydı. II. Viyana Kuşatması sonrasında binlerce erkek, kadın, çocuk ve askerlerden oluşan Türk esirler köle ve hizmetçi olarak Almanya içlerine dağıtılmışlardır. 340 yıl öncesi esir edilen bu insanların yüzlercesi vaftiz edilerek isimleri değiştirilirken, bunun yanında Müslüman ve Türk kimliğinden dönmeyen yüzlerce insan bugün Almanya topraklarında sessiz sedasız yatmaktadır. Maalesef bugün bu soydaşlarımız aradan geçen yüzlerce yıl sonrası bile hatıralarımızda yer etmezken, o topraklarda sahipsiz bırakılmışlardır.

Araştırmacı yazar Yasin İlkdoğdu, Almanya’da bulunduğu süre de o topraklarda yaşamış Türklerin izlerini araştırarak “Mehmet von Königstreu” (1660-1726) ismindeki Türk’ün hikayeleştirdiği hayatını kısaca kendi kaleminden bizlere aktarmaktadır:

“Hannover Prensi ve İngiltere Krallığı veliaht George Ludwig'in (1660-1727) ordusu, 1685 yılında Mora yarımadasında Koron Komutanının oğlu olan Mehmet adında bir yeniçeri askerini esir almıştır. Hannover getirilen ve Prens George Ludwig hizmetine sunulan Mehmet’ten Hıristiyanlığa geçmesi ile ölmek arasında bir seçim yapılması istenmiştir. Zorla vaftiz edilen Mehmet zekâsı ve dürüstlüğü sayesinde kısa zamanda George Ludwig’in en güvendiği adamları arasına girmiştir. Daha sonra Prens George Ludwig’in hizmetine İsveç subayı tarafından Mora yarımadasında esir alınan Mustafa adlı bir Yeniçeri askeri de girecektir. Yeniçeri Mehmet İngilizlerle yapılan savaşlarda Prens George Ludwig refakat ederek ve büyük başarılar kazanmasında payı olmuştur. Hannover Prensi George Ludwig, 1714 yılında I. George olarak İngiltere Kralı olunca hizmetkarı olan Mehmet’e asilzade unvanı olarak “von” ve krala sadık anlamındaki “Königstreu” ismini vererek onu ve Mustafa’yı İngiltere’ye götürmüştür. “Mehmet von Königstreu” İngiltere’de krallık hazinesinin başına getiren I. George, 1726 yılında Londra’da Mehmet’in ölmesi üzerine Mustafa’dan onun vazifelerini üstlenmesini istemiştir. İngiltere Kralı I. George, hizmetkarları olan Mehmet ve Mustafa’nın yağlı boya portrelerini yaptırarak Londra’da bulunan Kensington Sarayına astırtmıştır. I. George tarafından Mehmet von Königstreu olarak adlandırılan Yeniçeri Mehmet Hannover’de yaşadığı dönemde 1706 yılında aristokrat bir aileden gelen 17 yaşında olan Maria Hedwig Wedekind (1689-1729) ile evlenmiştir. Bu evlilikten altı çocukları olurken sadece üçü hayatta kalmaya başarmışlardır. İlk çocuğu olan kızı Sophie Caroline Mehmet von Königstreu (1707-1758), ikinci çocuğu olan ilk oğlu Johann Ludewig Mehmet von Königstreu (1709-1775) babasına ait servetin birinci varisi olarak zengin bir hayat yaşamış, hiç evlenmemiş ve dönemin Mason Localarında aktif üyesi olarak görev yapmıştır. Mezar yeri kesin olarak bilinmemesine rağmen Hannover-Döhren’deki St. Petri Kilisesinde sembolik mezar taşı bulunmaktadır. Üçüncü çocukları olan Georg Ludwig Mehmet von Königstreu (1720-1752) Garde Grenadier Kolordusu'nda yüzbaşı rütbesine kadar yükselmiş bir asker ve Friedrich Mason Locası’nın kurucusudur. Mehmet von Königstreu’un eşi olan Maria Hedwig Wedekind İngiltere’den Hannover’e dönüşünde yaptırmış olduğu kocasının yağlı boya tablosunu Barsinghausen Manastırında muhafaza ettirmiştir.”

Almanya’da Nasyonal-sosyalist dönemde (1933-1945) yapılan jeneoloji (soy bilimi) araştırmalarında ülkede yaşayan Yahudilerin kimliklerini tespit etmeye çalışılırken Almanlardan ailelerine ait soy kütükleri ve kilisedeki vaftiz defterlerine bakılmıştır. Alman yetkililerin araştırmalarında beklenmedik sonuçlara ulaşmışlardır. Bu beklenmedik sonuçlar ise, bazı Alman ailelerine ait soy başlangıcı ile aile soy ağacında vaftiz edilen Türk büyükbabalarına rastlanmış olmasıdır.

HABER: YASİN İLKDOĞDU
Editör: Duha Sena Oskay