İran destekli Husiler, İsrail'in abluka altına aldığı Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarına tepki olarak, Kızıldeniz, Umman Körfezi ve Aden Körfezi çevresinde İsrail bandıralı her türlü gemiyi hedef alacaklarını duyurmuştu.

3 Aralık'tan bu yana Husiler, Kızıldeniz'de İHA ve kontrol ettikleri bölgelerden atılan füzelerle bazı ticari gemilere saldırdı.

Dünya ticaretinin yüzde 12’sinin gerçekleştiği Kızıldeniz güzergahında oluşan kriz, büyük konteyner taşımacılık şirketlerinin rotasını Babülmendep Boğazı yerine Ümit Burnu’na çevirdi. Dünyanın en büyük gemicilik şirketi Mediterranean Shipping Company (Akdeniz Gemicilik Şirketi), Fransız şirketi CMA GGM, Danimarkalı gemicilik şirketi Maersk, Alman Hapag-Lloyd ve petrol devi BP gemilerini Kızıldeniz rotasından çektiğini bildirdi. 4 şirketin küresel konteyner taşımacılığı pazarının yaklaşık yüzde 55'ini oluşturduğu biliniyor. Tayvanlı Evergreen ise Akdeniz limanlarına hizmet veren gemilerinin Kızıldeniz yerine Ümit Burnu güzergahını kullanacağını duyurdu.

Kızıldeniz'de oluşan deniz güvenliğinin tehlikeli bir boyuta geçmesi, sigorta bedellerini yükseltti ve konteyner başına ek 500 dolarlık maliyet ekledi.

"KÜRESEL EKONOMİYE YÖNELİK RİSKLERİ ARTIRDI"

E. Koramiral Can Erenoğlu, Kızıldeniz'in güvenliğine ve bölgede yaşanan son gelişmelere ilişkin Siren Haber'den Caner Çiftçi'ye değerlendirmelerde bulundu.

Erenoğlu, Husilerin, son 2 haftadır Kızıldeniz'deki ticaret gemilerine 20’nin üzerinde saldırı gerçekleştirmesi ve İran’ın Elburz isimli savaş gemisini Kızıldeniz'e yollamasının "bölgedeki gerginliği ve dolayısıyla küresel ekonomiye yönelik riskleri artırdığını" söyledi.

Erenoğlu, "Husilerin saldırıları, Süveyş Kanalı'ndan geçişleri tehlikeye atarken Kızıldeniz'de ticari gemilerin uğradığı saldırılar ve şirketlerin peş peşe aldığı kararlar uluslararası ticareti sekteye uğrattı ve buna paralel olarak ABD ile müttefiklerinin bölgede karakol faaliyetleri ve tehditlere karşı yanıt verme çabaları arttı" ifadelerini kullandı.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Ortadoğu turunu değerlendiren Erenoğlu, "Blinken'in son üç ay içinde bölgeye yaptığı dördüncü ziyareti, Gazze dışında Lübnan, İsrail'in kuzeyi, Kızıldeniz ve Irak’ta yaşanan gelişmelerin özellikle ABD çıkarları açısından endişe verici bir boyuta ulaştığını göstermektedir" diye konuştu.

"BLİNKEN, TÜRKİYE'DEN YARDIM İSTEMİŞ OLABİLİR"

Blinken'ın, Türkiye ziyaretinde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesine dikkat çeken Erenoğlu, şunları kaydetti:

"Türkiye’nin özellikle İran ile görüşmeleri yoğunlaştırarak artan gerginliği azaltması, Gazze'ye insani yardım dağıtımının hızlandırılması, İsrail bombardımanları nedeniyle enkaza dönüşen savaş sonrası Gazze'nin yeniden inşası İsveç'in NATO üyeliğinin onaylaması konularına ilave olarak; Kızıldeniz bölgesinde faaliyet gösteren ve Türkiye’nin daha önce katılmışken daha sonra gemi göndermekten vazgeçtiği Görev Kuvveti 153 benzeri, ABD’nin 18 Aralık 2023'te kendi öncülüğünde yeni teşkil ettiğini açıkladığı ve 22 ülkenin dâhil olduğu "Refah Muhafızı Operasyonu" (Operation Prosperity Guardian)" adındaki çok uluslu güce bir tür katılım için (Gemi değil de Avustralya’nın yaptığı gibi personel desteği de olabilir) Türkiye'nin desteğini istemiş olabilir."

"REFAH MUHAFIZI OPERASYONU’NA KATILMALARI UTANÇ VERİCİ"

Erenoğlu, ABD'nin Kızıldeniz'de Husi tehdidine yönelik oluşturduğu çok uluslu görev gücü grubuna tepki göstererek, "İsrail’in masum Gazzelileri gaddarca öldürmesinin ve bir nevi etnik temizlik yapmasının bölgenin ve tüm dünyanın güvenlik ve istikrarını tehlikeye attığını görmelerine rağmen ABD’nin bu güce "Refah Muhafızı Operasyonu" ismini vermesi ve destekleyen ülkelerin de bu güce katılmaları utanç vericidir" dedi.

"ABD'nin karşı taarruzlarını artırabileceği" uyarısında bulunan Erenoğlu, "ABD savaşın genişlemesini istemese de seçim yılı olması nedeniyle meşru müdafaa gerekçesiyle ABD helikopterlerine ateş açan Husi botlarını vurduğu gibi karşı taarruzları artırabilir" ifadelerini kullandı.

Yol kesen silahlı kişiler yolculara saldırdı: 23 ölü Yol kesen silahlı kişiler yolculara saldırdı: 23 ölü

Erenoğlu, "ABD her geçen gün azalan denizlerdeki üstünlüğünü tamamen kaybetmemek için imkânsız gibi gözükse de 'İsrail’in güvenliği ABD’nin güvenliği ile eşdeğerdir' ilkesinden vazgeçmeli, İsrail’in ABD gücünü kullanmasına müsaade etmemeli, silah ve teknoloji transferini durdurmalıdır" dedi.

HER GÜN 50’DEN FAZLA GEMİ GEÇİYOR

Her gün 50'den fazla geminin Asya ile Avrupa arasındaki en hızlı deniz yolu olan Süveyş Kanalı’ndan geçtiği göz önüne alındığında, milyarlarca dolarlık içinde ürün bulunan konteynerler Avrupa, Akdeniz, Asya ve Amerika kıyılarına taşınıyor. Süveyş Kanalı İdaresi'nin istatistiklerine göre, Babu'l Mendeb Boğazı'nı geçerek Kanal'ın güneyinden gelen malların payı, Süveyş Kanalı'ndan geçen mal hacminin yaklaşık yüzde 47'sini oluşturuyor. Ayrıca güneyden gelen mal ve gemilerin yaklaşık yüzde 98'i Yemen'deki Babu'l Mendeb Boğazı'ndan geçiyor. Yeni rotanın tüketim ürünlerinin fiyatını da yüzde 4 oranında artırdığı belirtiliyor.

Süveyş Kanalı'ndan Hint Okyanusu'na giden veya Hint Okyanusu'ndan gelen her geminin Babülmendep Boğazı'ndan ve Kızıldeniz'den geçmesi gerektiği biliniyor. Bu rotanın, özellikle petrol ve sıvılaştırılmış doğalgazın (LNG) taşınmasında önem taşıdığı belirtiliyor. Deniz taşımacılık sektörü analiz şirketi Vortexa'ya göre, 2023'ün ilk yarısında Süveyş Kanalı’ndan günde yaklaşık 9 milyon varil petrol taşındı. S&P Global Market’e göre, Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'ya ithal edilen malların yaklaşık yüzde 15'i Asya ve Körfez üzerinden deniz yoluyla gönderiliyor. Rafine petrolün yüzde 21.5'i ve ham petrolün yüzde 13'ünün de buna dahil olduğu kaydediliyor. Konteyner gemileri, mağazalarda satılan her türlü tüketim ürününü bu rotadan taşıdığı ifade ediliyor.

Bloomberg verilerine göre, Basra Körfezi'nden gelen ham petrolün yaklaşık üçte ikisi dahil olmak üzere, dünya petrol ticaretinin yaklaşık yüzde 10'u ve LNG ticaretinin yüzde 8'i Süveyş Kanalı'ndan geçiyor.

Kızıldeniz rotasının alternatif güzergahlara göre deniz seferlerini çıkış ve varış limanlarına göre 9-14 gün arasında kısalttığı belirtiliyor. Yeni rota gereği, Kızıldeniz güzergahını kullanmayan gemilerin Ümit Burnu'na yöneldiği biliniyor. Bu noktada, karşılaşılacak en büyük sorunun uzayacak sefer süreleri ve artacak maliyetler ile aktarma limanlarındaki muhtemel sıkışıklık olduğu ifade ediliyor.

TÜRKİYE'YE ETKİSİ OLUR MU?

Türkiye’ye gelen gemilerin sefer süresinin en az iki kat uzamasına yol açacağını belirtilirken, güvenlik krizinin ihracat navlunlarını da iki katına kadar artıracağı öngörülüyor. Denizyolu taşımacılığının Kızıldeniz’den Ümit Burnu’na yönelmesinin, Türkiye'de Çin'den gelen girdileri kullanarak üretim yapan firmaların maliyetlerinin artmasına yol açacağı, iç pazarda ve Avrupa’da Çin ürünleri ile rekabet eden Türk firmaları için olumlu olabileceği kaydediliyor.

Kaynak: Caner Çiftçi