İsrail’in güney Lübnan’a saldırı başlatmasının ardından Hizbullah da intikam saldırısı duyurusu yaptı İsrail’in güney Lübnan’a saldırı başlatmasının ardından Hizbullah da intikam saldırısı duyurusu yaptı

Yemenli Husilerin Kızıldeniz’de İsrail iltisaklı ticari gemilere sistematik saldırılar düzenlemesi sonrası uluslararası denizcilik şirketleri seferlerini büyük oranda askıya alrak rotalarının yönünü değiştirdi.

Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik artan saldırılarına karşı ABD öncülüğünde faaliyet gösteren uluslararası koalisyonun, bölgede uzun vadede bulunma ihtimalinin stratejik dengeleri değiştirme riski barındıracağından endişeleniyor.

Bölgedeki çalkantı yatışma eğilimi göstermezken yaşanan gelişmeleri ve olası riskleri E. Tümamiral Dr. Deniz Kutluk ve Piri Reis Üniversitesi’nde öğretim faaliyetlerine devam eden E. Dz. Kur. Albay Hakan Mehmet Köktürk Siren Haber’den Batuhan Erkocaoğlu’na değerlendirdi.

"BU REAKSİYON BEKLENİYORDU"

Husi saldırılarının beklenen bir durum olduğunu belirten E. Tümamiral Dr. Deniz Kutluk, “Çünkü Husiler, İsrail’e karşı silah kullanmak dahil (Filistin’e) destek yapısına girdi. Bunun devamında da uluslararası seyrüsefer konseptini etkileyen saldırılarını denize yönelttiğinde böyle bir reaksiyon beklemek durumundaydık. Sonuçta Amerika burada bir koalisyon yarattı. Dış politika mecburiyetlerinden dolayı koalisyonsuz bu tür işleri yapamıyor Amerika. Yanında da Anglosakson ülkeleri var. Fazladan bir de Hollanda var. Bahreyn katılmış. Bahreyn’de Amerika’nın büyük altyapısı var. Dolayısıyla zorunlu bir şekilde katılmış oluyor. Bunlar Yemen’deki bu füzelerin ateşlendiği merkezlere bir askeri müdahalede bulundular. Bu bekleniyordu çünkü Husiler ateş etsin, denizdeki Amerikan muhriplerinin hava savunma sistemleri de bunları engellesin gibi pasif bir konum sürdürülebilir değildi.” değerlendirmesinde bulundu.

“SALDIRILAR HUSİLER VE İRAN’I CAYDIRMAYI AMAÇLIYOR”

Donanma faaliyetlerinin maliyetlinden bahseden Amiral kutluk, “Saldırıların yer ve zamanını bilmiyorsunuz, ne kadar süreceğini bilmiyorsunuz…Burada uzun süre donanma bulundurmak, atılan füzeleri havada vurmak çok maliyetli. Hem de bunun sürdürülebilirliği sorundu. Böyle karşı bir taarruz bekleniyordu. Bu saldırıların amacı Husileri ve onu destekleyen İran’ı caydırmak olarak gözüküyor. Husiler bu saldırıları İsrail topraklarına yöneltseler bu tepkiyle karşılaşmazlardı belki ama uluslararası seyrüsefere yaptıkları için doğrudan doğruya bu alandan geçen birçok ülkenin ticaret faaliyetini maliyetlendirdiler. Bunun sonucunda da böyle bir koalisyon tepkisi oluştu.” dedi.

“TARAFLARIN SAVAŞ AZMİ VE İRADESİ YOK”

Bölgedeki gerilimin yükselmesine yönelik endişeleri yanıtlayan E. Tümamiral Dr. Deniz Kutluk, “Saldırıyı yapanlara karşı bir mücadele tırmanır mı? Ben tırmanmayacağını tahmin ediyorum. Çünkü tarafların savaş yapma azim ve iradesi yok. İran’ın da yok, Amerika’nın da yok. Amerika’yı savaşa sürüklemek isteyen çok İsrail girişimleri var. Geçmişte de vardı bugün de çok fazla var. Geçtiğimiz günlerdeki işte Lübnan saldırısı olsun, İran’ın içindeki patlama olsun hepsini birlikte düşünebiliriz. Bu konuda gerek İran gerek Amerika gerek arka kapı diplomasisi, İsrail-Hamas çatışmasının bir bölgesel savaşa tırmanmaması için elden gelen bütün tedbirleri aldıklarını bize gösteriyor. Tabii ki Gazze’de acı çeken sivil toplumun acısıyla bu işin ilgisi var. Ama ona çare olacak durumda değil.” ifadesini kullandı.

Dünya savaşı riskine dikkat çeken Amiral Kutluk, “Bölgede potansiyel güçlerin yapısına baktığımızda bölgesel savaş, dünya savaşına kadar tırmanacak özellikler taşıyor. Çin burada arabuluculuk yapmak istiyor. Rusya olan bitene itiraz ediyor. Her ikisi de nükleer güce sahip ülkeler. Amerika işin büyümesini engellemek istiyor. İsrail işi büyütmek ve kendi hükümet politikasının sırıtmasını, bundan dolayı iktidarı kaybetmesini bir bedel olarak ödemek istemiyor. Hamas saldırısına karşılık hazırlıksız yakalanmış olmaları da tabi bu ayrı bir konu. Hepsine beraber bakıldığında bu saldırı Husilerin taarruz etmesini yavaşlatırsa bence sönümlenecektir. Hayır devam ederse tekrar edecektir. Bir kara savaşına yönelir mi? Yönelmez diye düşünüyorum. Amerikan kuvvetleri veya etrafına toplandığı koalisyon adını verdikleri Yemen topraklarında bir mücadeleye girmez diye düşünüyorum. Onların silah kullanma imkanlarını elden alacak bir tecrit harekatı olacaktır.“ uyarısında bulundu.

"TIRMANMA ARZU EDİLMİYOR"

Artan müdahaleci eylemler sonrasında bölgedeki denklemde değişiklik yaşanma ihtimallerinin Husilerin saldırılarıyla doğru orantılı olduğunu kaydeden Deniz Kutluk, “Tarafların ateşkes durumunu sağlayan Amerikan iradesiydi. Bu durumu tekrar başa döndürüp baştaki Suudilerin, Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Husilerin karşısına çıkması gibi durumların tekrar yaşanması arzu edilmeyecektir. Dünya deniz ticareti şuan aksıyor. Bunu engelleyecek ekonomik pozisyonu bence almış görünüyorlar. Onun ötesinde bölgedeki diğer denklemler bundan sonra Husilerin saldırılarında ne yapacağıyla ilişkili olsa gerek.” açıklamasını yaptı.

“İRAN, BASRA KÖRFEZİ’NDE KOLAY LOKMA DEĞİL”

İran’ın, ABD’nin geçtiğimiz yıl el koyduğu petrol tankerine operasyon düzenlemesine değinen E. Tümamiral Dr. Deniz Kutluk, “İran politikalarında çok dikkatli. Basra Körfezi’nde İran diğer ülkelerle beraber bir tatbikat yaptı. İran Basra Körfezi’nde kolay lokma değil. Bunun Amerika da farkındadır. Amerikan filosunun da ordan güvenli çıkmak için zorlukları var. Çünkü dar bir deniz alanı. Uçak gemilerinin harekat yapacağı genişlikte bir alan değil. Dolayısıyla uçak gemisi ve onu koruyan gemilerin derinliğe ihtiyacı var. Amerika ile bir tırmanmaya girmeyecektir. Tırmanmaya girmesi için şartlar zorlanıyor ama İran kendi kartlarını doğru oynayacaktır.” diyerek sözlerine devam etti.

“TÜRKİYE KIZILDENİZ MESELESİNDEN UZAK DURMALIDIR”

Kızıldeniz’deki gerilimini Türkiye perspektifinden inceleyen Amiral Deniz Kutluk’un açıklamaları şu şekilde:

“Kızıldeniz meselesinden Türkiye uzak durmalıdır. Şuan öyle bir düşüncenin hayata geçme şansı yok görünüyor. Türkiye, İsrail-Hamas olayında İsrail hükümetini eleştirmektedir. Hamas’ın yanında da insani olarak bulunmaktadır. Bunun ötesinde de bir şey yapmamaktadır. Sonuçta bu bizim dışımızdaki bir konu olarak görülmektedir. İnsani yardım yapmakla ve savaşın bitmesini arzu etmekle beraber bu konuda şimdilik eller bağlı görünmektedir.

İsrail-Hamas’ı konuşuyorsak böyle bir çatışmanın sonlanması için önce tarafların doğrudan diyaloga girmesi, dolaylı yollarla bir iletişim hattı açmaları lazım. Bu hattın açık olmadığını görüyoruz. Hemen arkasından bir ateşkes tedbirinin düşünülmesi lazım. İsrail’in inanılmaz bir şekilde buna yan çizdiğini görüyoruz. Amerika’nın da bunu desteklediğini görüyoruz. Bunun için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden ciddi kararlar çıkamadığını görüyoruz. Dolayısıyla bunlar yapılamadığı için kalıcı barışın, ateşkesin üzerine inşa edilmesi lazım. Onun da olmadığını görüyoruz.

Fakat neyi de görüyoruz? Gerek Avrupa Birliği olsun gerek bölgedeki büyük aktörler olsun hatta gerekse Amerika olsun İsrail’in Gazze’de kalıcı olarak istediği manevraları yapamayacağını da baştan ifade ettiğini görüyoruz. Öte yandan Arap devletlerinin de belki tarihinde pek ender görülen şekilde bir bütün halinde İsrail’i karşılarına aldığını görüyoruz. İsrail ile Abraham Anlaşmaları yapmış olan devletlerin bile artık ikircikli hale geldiğini izlemekteyiz. Suudi Arabistan’ın hamlesinin askıya alındığını da biliyoruz. Dolayısıyla aslında İsrail, Hamas’ın askeri kanadının saldırısına görülmemiş derecede yüksek ve sivil toplumu eziyet altına sokan yanlış bir politikayla askeri mücadeleye girdiğinde hem kendi yalnızlığı artmış durumda hem uluslararası hukuk bakımından suçlu durumuna düşmüştür. İzolasyon bu yüzden artacaktır. Yahudilere geçmişte yapılan zulmün aynısını şuan Filistinlilere yaptığı için artık Yahudilerin zulüm gören toplum olduğu iddiası da fazla ileri sürülemez hale dönüşmüştür.

Bütün bunlar tabi Netanyahu’nun 14 yıllık politikasının bir yansımasıdır. Çünkü Oslo sürecini kabul etmeyen Netanyahudur. Hepsine beraber bakıldığında İsrail, sivilleri öldürmekle askeri zafer kazanamaz. Kimi askeri kazanımları olmuştur ama çatışmalarda 2.500’e yakın kaybı olmuştur. Askerlerin hepsi de savaş dışı kalmıştır. Bu da İsrail’in aslında 1973 Yom Kippur zayiatıyla aynı sayıdır.

İsrail hükümeti zaten başından beri Filistinlilere çok sertlik yanlısı, onları izole eden, onların haklarını elinden alan taraf… Sadece Batı Şeria’da yıl içinde 55 masum Filistinlinin öldürüldüğünü, binin üstünde insanın sudan sebeplerle hapislerde tutulduğunu bildiğimize göre aslında Netanyahu rüzgar ekmiştir, Fırtına biçmektedir. Olan biten bundan ibarettir…”

 “AMERİKA TEHDİT GÖSTERİYOR”

Geçmişte bölgede yaşanan gerginlikleri anlatan E. Dz. Kurmay Albay Hakan Mehmet Köktürk, “Bölgede ilk defa böyle bir sıkıntıyla karşılaşılmıyor. Daha evvel de Somalili deniz haydutları tarafından deniz ticaretine yönelik olan tehdit neticesinde bölgede ticaret gemilerinin güvenliği için tedbirler alınmıştı. Bu olay çok uzaklardan gelen İngiltere ve Amerika’nın işimi diye aklına soru gelebilir insanların. Amerikan Deniz Kuvvetleri’nde köprü üstünde görev yapan bir vardiya subayının el kitabının birinci maddesi ‘Sizin göreviniz deniz ticaret yollarını açık tutmaktır’ şeklinde yazmaktadır. Buradaki görev yapan Amerikan Donanmasının en genç subayına verilen el kitabının birinci maddesi deniz ticaret yollarının açık tutulması ise bu mutlaka Amerika’nın büyük stratejisinin taktik sahadaki bir cümlesidir. Amerika bu sebepten buradaki deniz ticaret yollarını açık tutabilmek için bir Husilere karşı harekata girişmiştir.” dedi.

Amerika’nın kendi iç kamuoyuna tehdit sunma gerekliliği olduğunun altını çizen Köktürk, “Amerika burada gerçekten çok samimi midir? Şunun da bilinmesi lazım. Amerika’daki vergi ödeyenlere dünya harikası kocaman ve oldukça maliyetli gemilerin yapılması için vergilerinizi harcıyoruz denildiğinde bunun izah edilebilmesi için belli tehditler gösterilmesi gerekiyor. İşte bu tehditler zamanında Somali’de deniz haydutları vardı. Şimdilerde de Husilerin durumu var… Bunda çok da büyük bir hatalı ifadenin olduğunu düşünmüyorum. Ancak Amerika tarafından kendi deniz gücünün maliyeti oldukça yüksek olan gemilerin inşasını kendi vatandaşına anlatabilmesi içinde bir gerekçe olarak kullanacağı malumlarınızdır.” şeklinde konuştu.

“SAVAŞ SERTLEŞEBİLİR”

E. Dz. Kur. Albay Hakan Mehmet Köktürk, Savaşın seyrinin Husilerin tepkilerine bağlı olduğunu belirterek sözlerine şu şekilde devam etti:

“Bundan sonra ne olur? Buradaki çatışma daha önemli bir boyuta gidebilir mi? Bu Husilerin göstereceği tepkilere bağlı. Eğer bundan sonra oradaki deniz ticaretine yönelik büyük bir saldırı, İsrail gemilerine yönelik denilerek uluslararası deniz ticaretinin engellenmesine gidilirse buradaki savaş gittikçe sertleşebilir.

Bu savaşın sertleşmesinin karaya yansıyıp yansımayacağı daha çok Husilerin göstereceği tepkilere bağlı. Zaman bu değerlendirmelerimizin bize ne kadar gerçekçi olduğunu gösterecektir. Ancak şu da bir gerçek Gazze’ye karşı yapıldığı söylenen, oradaki kişilerin İsrail’i protesto etmek için, İsrail gemilerine yapıldığı söylenen saldırılar dünya deniz ticaretini komple olumsuz etkilemesi sadece elinde belli bir gelir ile geçinmeye çalışan kişilerin hayat maliyetlerini daha çok artıracak ve özellikle Filistin davasındaki durumda Husiler tamamen daha olumsuz bir tepkiyle karşılaşacaklar belki kendilerine Avrupa’daki olan destekleri de kaybetmeye başlayacaklarını değerlendiriyorum.”

Kaynak: Batuhan ERKOCAOĞLU/ANTALYA (SİREN HABER)