Dünya

Krizin Merkezi Kızıldeniz’de Stratejik Çalkantı: İsrail Tetikledi

Yemenli Husi Hareketi’nin İsrail’in Gazze saldırılarına tepki olarak başlayan saldırıları yeni yıla girişle birlikte tırmanarak uluslararası deniz ticaretinde büyük bir krize sebep oldu. ABD öncülüğünde kurulan uluslararası koalisyonun Kızıldeniz’e yönelik donanma faaliyetleriyle bölgedeki kriz daha da derinleşmeye devam ediyor.

Husilerin, İsrail’e tepki olarak ticaret gemilerini hedef alması dünya deniz ticaretini baltalamış durumda. Dünya devi ülkeler, Husilerin bu eylemlerinden dolayı ekonomik endişe duyuyor.

Husi saldırılarının geniş etkilerinin gün geçtikçe artmasıyla birlikte bölgede yaşanan krizin ne yöne evrileceği merak edilen konular arasında yer alıyor.

Mavi Vatan’ın isim babası E. Tümamiral Cem Gürdeniz, Kızıldeniz’de yaşanan gerilimi geniş detaylarıyla Siren Haber’den Batuhan Erkocaoğlu’na değerlendirdi.

“SALDIRILARI İSRAİL’İN DEVLET TERÖRÜ TETİKLEDİ”

Husi saldırılarının başlama nedenine dikkat çeken E. Tümamiral Cem Gürdeniz, “Normalde 2015’ten itibaren Yemen’de bir iç savaş vardı. Suudi Arabistan ve Yemen arasındaki ateşkes ile bu saldırılar bitmişti. Ondan önce de bölgede 2009’dan itibaren deniz haydutluğu vardı. Bölge 2015 sonrası sakin bir döneme girdi. Bütün bu olayları tekrar ne başlattı? 7 Ekim Hamas Saldırısı sonrası, İsrail’in Gazze’ye çok büyük ve orantısız ateş gücüyle, orta çağda bile görülmeyen bir vahşetle saldırmasıyla başladı. Kızıldeniz saldırıları, Yemen’in İsrail saldırılarını durdurmak için başlattığı bir reaksiyondu. Bu reaksiyon uluslararası hukuk açısından tabi ki kabul edilebilir değil. Uluslararası seyir serbestisine yapılan bir saldırıdır ancak İsrail’in 7 Ekim’den bu yana yaptığı neredeyse üç aydır devam eden ve 24 bin kişinin, özellikle kadın ve çocukların ölmesine neden olan saldırıyı uluslararası hukukla izah edebiliyor muyuz? Hayır…” diye konuştu.

İsrail’in devlet terörü yaptığını vurgulayan Amiral Gürdeniz, “Şimdi o zaman ortaya şöyle bir durum çıkıyor; Devlet terörü yapan bir ülkeye karşı, misilleme olarak saldırı yapan ayrı bir terör… Demek ki o devlet terörü olmasaydı bu terör (Husi saldırıları) başlamayacaktı olaya böyle bakmak lazım. O zaman ne oluyor? Yemen’in İsrail’i durdurma ve yaptığı bu vahşeti dünya kamuoyunun dikkatine sunabilme konusunda yapabileceği tek şey bu. Baktığımızda dünyada Yemen’den başka, İsrail’in yaptığı büyük soykırımı durdurabilecek başka bir faaliyet de yok. İsrail saldırganlığı konusunda BM Güvenlik Konseyini görüyoruz, ABD nedeniyle zaten bloke edilmiş durumda... Yemen’e yapılan Amerikan İngiliz saldırıları uluslararası deniz ticaret yollarının açık tutulması amacıyla yapılıyor gibi görünüyor olsa da esasında dolaylı olarak İsrail’e destek veriliyor. Neden? Çünkü iki devlet de İsrail’in yaptığı katliamlara dur demiyor. Diğer yandan bu saldırıya BM Güvenlik Konseyinin onayı da yok. Yani Kural Temelli Dünyayı savunan Batı, kural tanımıyor. Ortada dünya tarihinde görülmemiş karmaşık durum var. İşin özü bu… Yoksa dünya deniz ticaretinin yüzde on ikisinin Bab El Mendeb boğazından geçtiğini, buranın kapanması nedeniyle ulaşımda 10-17 gün gecikme olduğunu herkes biliyor. Peki bu gecikme olmasın ama İsrail de sayı 2 milyona ulaşana kadar insanları öldürmeye devam etsin, olay bu mudur?” ifadelerini kullandı.

“ULUSLARARASI KOALİSYONDA ÇATLAKLIK VAR”

ABD öncülüğünde Kızıldeniz’deki Husi saldırılarına karşı operasyonel faaliyetlerde bulunan koalisyonun başarısız kaldığına ve ülkeler arasında derin anlaşmazlıkların yaşandığına değinen Amiral Cem Gürdeniz, “Bu koalisyon, (Combined Maritime Forces) 2009’dan itibaren Somali açıkları ve Aden Körfezi açıklarındaki deniz haydutluğu, Basra Körfezi ile Kızıldeniz’de deniz güvenliğini korumaya yönelik Bahreyn’de konuşlu bulunan Amerikan 5. Filosunun rehberliğinde kurulan uluslararası bir koalisyondu. Buna CMF (Combined Maritime Forces) adı verildi. CMF’ye imza koymuş Türkiye dahil 39 ülke bulunuyor. Bunun altında CTF 150,151, CTF 152, CTF 153 şeklinde kuvvetler var. Yeni kurulan CTF 153 altındaki “Prosperity Guardian” denilen “Refahın Muhafızı” harekâtına ABD, İngiltere, Avustralya, Bahreyn, Kanada, Danimarka, Yunanistan, Hollanda, Norveç, Singapur ve Sri Lanka katılıyor. Ancak Yemen’e hava ve denizden füze saldırılarına sadece ABD ve İngiltere katıldı. CMF’de 39 ve PG harekatında 11 devlet varken fiili harekata sadece iki ülkenin ateş gücüyle katılması ciddi bir başarısızlık. Normalde ABD’nin kurduğu koalisyonlara bugüne kadar çok fazla sayıda ülke katılırdı. İngiltere’de bile muhalefet, İngiliz savaş gemilerinin ateş gücüyle operasyona katılmasından son derece rahatsız. Muhalefetten bir kişi şunu söyledi: ‘Biz İngiliz savaş gemilerinin fiilen katıldığı bir harekâtı parlamentoda tartışıp ona göre onay vermek isterdik. Yapılan tamamen bir emrivakidir, sadece muhalefet lideri aranmıştır. Bu kabul edilemez’ dedi. CMF’ye bağlı Türkiye gibi çok sayıda ülke var. Hiçbiri bu harekatı tasvip etmiyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“AHLAKİ GEREKÇELERİ ÇOK ZAYIF”

Rusya’nın BM Güvenlik Konseyini konu hakkında toplantıya davet ettiğini hatırlatan Gürdeniz, “Prosperity Guardian’ın pek başarılı olacağına inanmıyorum çünkü ahlaki gerekçeleri çok zayıf. Buradan şu sonuç çıkıyor; ‘Gazze’de kadınlar, çocuklar, siviller tartışmasız öldürülsün ama biz Kızıldeniz’i deniz ticaret trafiğine açık tutalım’… Bu ahlaki temeli olmayan bir yaklaşımdır. Öncelikle İsrail’in Gazze’deki sivilleri, çocukları, kadınları öldürmesinin önüne geçilmesi insanlığın bir numaralı ve öncelikli görevidir. Bu yapılmadan kalkıp Yemen’de yeni bir cephe açmak ABD’nin ahlaki iflasını gösterir. İngiltere zaten iflas etmişti… O yüzden ben buradan çok büyük bir başarı beklemiyorum. Aksine dünya çapında çok büyük bir karşı etkileşim yaratacağına inananlardanım.” dedi.

“İRAN, KURAL TEMELLİ DÜNYAYA CEVAP VERDİ”

ABD’nin geçen yıl el koyarak adını değiştirdiği tankere, İran’ın operasyon düzenleyerek geri el koymasını değerlendiren E. Tümamiral Cem Gürdeniz, “Bu gemiye bir yıl önce Afrika’nın güneyinde uluslararası sulara girdiğinde Amerikan savaş gemisi tarafından el konuldu. Taşıdığı yükle birlikte geminin kendisi ABD’nin mülkü oldu ve satıldı. Bu İran gemisiydi, İran’ın yükünü taşıyordu. İran bu gemiyi 1 yıl boyunca takip etti, Arap Denizi’nde de bu gemiye el koydu. Şunu tartışmamız lazım; Kural temelli dünya diyorsanız ABD buna kural temelli dünya, Pax Americana veya Washington Consensus diyor. Bütün dünya bana uymak zorunda diyor. Kural temelli dünyaya uymak zorundaysan o kuralların herkes tarafından eşit şekilde uygulanması gerekir. Peki bunu uygulatan devlet kurala uymuyorsa ne olacak? Bunu uygulatan devlet Libya, Afganistan, Yemen, Suriye ve Irak’ta kural tanımıyorsa, Gazze’de her gün yüzlerce çocuğun anestezi olmadan ayakları kesilirken bile BM Güvenlik Konseyinde İsrail’e dur demiyorsa o zaman kural temelli dünyadan bahsedemeyiz. İran, kural temelli dünyanın düzensizliğini görerek kendisine yapılan büyük bir haksızlığı başka bir manevrayla Arap Denizi’nde karşılamış oldu işin özü budur.” dedi.

“DÜNYA TARİHİNDE GÖRÜLMEYEN BİR ŞEY OLUYOR”

İran’ın petrol tankerine yönelik operasyonunun mevcut Husi saldırılarına katkı sağlamadığını belirten Gürdeniz, “Asıl etkili olan unsurun Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Lahey’de başlayan BM Adalet Divanındaki jenosit (soykırım) suçuyla yargılanmaya başlamasıdır. Dünya tarihinde olmayan bir şey oluyor. Modern tarihte ilk defa bir ulus, askeri harekata devam ederken soykırımla suçlanarak dünyanın en büyük mahkemesinde yargılanıyor.” değerlendirmesini yaptı.

"SAVAŞIN BÜYÜMESİ İSTENİYOR”

İsrail ile yakın ilişkileri bulunan ABD siyasetindeki iç kliklerin bölgedeki savaşı genişletme niyetinde olduklarını aktaran Gürdeniz, “Benim gördüğüm kadarıyla şuan Amerika’da özellikle İsrail ile ilişkileri iyi olan Neo-con taraf moral açısından çok çok geriye düşeceklerini görerek ön alıcı bir taarruzda bulundu. Bu olay İsrail tarafından İran’ın ateş gücünü, Amerikan ateş gücüyle yok edebilmek için Amerika’yı bir vekil gibi kullanabilmek amacıyla fırsat olarak değerlendirildi. Amerika’daki Neo-con tarafın İsrail ile ilişkilerini zaten herkes biliyor. Bakın bir ülkenin Savunma Bakanı ameliyattaysa, hastaneden çıkmadıysa hastaneden kumanda ederek böyle bir harekata başlanmaz. Bu harekatın başlama emrini doğrudan başkan verdi. Savunma Bakanı’nın bir etkisi olmadı. Bunu bile fırsat olarak değerlendirdiklerini düşünüyorum. Unutmayın ki Amerika’da 7-8 tane ayrı Amerika vardır… Bunun tamamen İsrail’in çıkarlarına uygun şekilde savaşın daha da genişlemesi, Güney Lübnan’da Hizbullah’ın gücünün kırılması ve İran’ın İsrail’e yönelik ateş gücünün etkisizleştirilmesi için ABD’nin ateş gücünün kullanılmasına bir fırsat yaratma tedbiri olarak düşünüyorum. Savaşın büyümesini Neo-con tarafı istiyor. Bu tabii ki İsrail’in işine yarayacak çünkü İsrail çok zor durumda kalmış bir ülke. Şuan itibariyle ABD hegemonya olarak çökerken  ABD’nin ateş gücünü kendi lehinde kullanmak istediği için bu durumlar gelişti.” uyarısında bulundu.

“TÜRK HALKI, İNSANLIK GÖREVİ OLARAK BUNA KATLANMALI”

Orta Koridor gibi alternatif ticaret yollarının, yaşanan Kızıldeniz krizinde Türkiye açısından değerlendirilmesi hakkında merak edilen soruları cevaplayan Gürdeniz’in ifadeleri şu şekilde:

“Orta Koridor Hazar geçişli, demir yolu ağırlıklı bir koridor. Konteyner gemisinde aynı anda 20 bine yakın konteyner taşıyorsunuz. Halbuki dünyanın en uzun tren katarında 600  konteyner taşıyabiliyorsunuz. Deniz yolunun taşıma kapasitesiyle, demir yolunun taşıma kapasitesi farklı. Deniz yolu esastır. Dünya ticaretinin yüzde 89 yükünü kaldıran da zaten deniz yoludur. O nedenle Orta Koridor, deniz yoluna rakip olamaz. Ancak pahada ağır yüklerin  Avrupa pazarlarına hızla kavuşturulması açısından önemli rol oynar ve oynamaktadır. Hazar geçişli Bakü-Tiflis –Kars demir yolunun hacim ve frekansının artığını  biliyoruz. Ukrayna savaşından sonra bir kuşak bir yoldaki kuzey bacak olan Rusya-Ukrayna geçişi kapandığı için bu yolun kullanımı arttı. Bunun tabii ki bir avantajı olacak. Ama neticede bizim dış ticaretimizin kabaca yüzde 40’a yakın Kızıldeniz’den geçiyor. Çin’den gelen bütün mallar buradan geliyor. Şuan 17-20 günlük gecikmeler oluyor bu Türkiye’yi etkiliyor.

Burada olay ABD, İngiltere ve diğer ülkelerin İsrail’e baskı yapıp İsrail’in hiçbir şekilde hukuku, ahlakı, insanlığı tanımayan bu katliamlarını durdurmasını sağlaması gerekiyor. Türk halkı eğer bu konuda ekonomik olarak acı çekecek olsa da buna katlanmalı. Bu insanlığın görevi.

Dünya tarihinde ortaçağ da bile böyle bir katliam, vahşet görülmedi. Nagazaki ve Hiroşima’daki yaşanandan farkı yok bu saldırıların. İnsanlık tarihinde İkinci Dünya Savaşı dahil böylesine acımasız büyük bir soykırım görülmedi. İsrail açıkça halı bombardımanı yapıyor. Çoluk, çocuk herkes ölüyor. Türkiye’nin ABD ve İngiltere’nin Yemen saldırısı sonrası yapacağı en önemli hamle, kanaatimce Amerika’nın lideri olduğu CMF  Combined Maritime Forces’dan çekilmesi; Kürecik ve İncirlik’teki faaliyetleri durdurması olurdu."