"Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (Enbiya suresi 107.ayet) Öyle bir yer vardı ki herkes rüyada sanki çünkü tüm bu davranışlar kâbuslara yakışır. Bir yer düşünün sanki güneş oraya hiç doğmamış. O topraklarda, kabileler birbirlerine karşı hep yarış halinde, birbirlerine üstünlük kurma gayretinde ve bu yolda can veren onlarca insan devamında sonu gelmeyen kan davaları suçlu suçsuz demeden âdet diye alınması gereken onlarca can...

Birbirlerinin mallarını yağmalayıp, kendi gücünü arttırmayı hedefleyen ve güçsüz gördükleri insanları pazardan bir eşya alır gibi kendilerine köle alan, kız çocuğu gibi bir niymeti utanç bir durum gibi kabul görüp diri diri toprağa gömen, alkol, zina ve ne kadar kötü bir davranış var ise yapılan bir topluluk.O topluluğun kalpleri yaptıkları o taştan putlar gibi olmuş,taş kesilmişti adeta. İçinde iman dolu teslimiyetle güzel ahlak, vicdan ve merhamet bulunan bir kalbin asla yapacağı bir davranış değil bunlar. Evet onlar ki "Cahiliye dönemi" diye adlandırılmaya sebep olan o insanlar, kalplerinde şeytandan gelen bir duygu olan kinin, azgınlığın, vahşiliğin, arzuların esiri, şiddet eğilimli kalplerle dolu cahiliye insanları.Bu topraklardaki bütün bu kötülüklere de bir güneş doğmalıydı. Bu kabustan uyanılmalıydı. Buna ise yalnızca Kudreti sozsuz yüce Allah'ın gücü yeterdi. Allah (cc) onlara öyle bir uyanış nasıl etmişti ki sadece anlayana. O güneş ki henüz doğmadan mucizeler başlamıştı.Dogduğu esnada Şam bölgelerini aydınlatan bir nur çıkmıştır. İnsanların yaptıkları bin yıllık ateşler sönmüşdür. Kısra' nın sarayı yerinden oynarcasına sallanmışdır. Taberiye' nin gölü kabarmıştı. O ki tüm yoldan çıkmışlara yol gösterecek yüce Allah'ın emir ve yasaklarını tüm âleme tebliğ edecek, Kur'an'ı hayatının rehberi ederek tüm insanlara örnek olan âlemlere rahmet olarak gönderilmiş "MUHAMMED" dir.

Hz. Muhammed (sav) babası Abdullah bin Abdulmuttalip' tir. Abdullah yaşıtları arasında yakışıklılığı ve güzel ahlakı ile çok fazla beğeni toplayan bir genç idi. Bir çok genç kızın evlenmek istediği ve ona bu yönde tekliflerin sunulduğu, hatta bu tekli sunanlar arasında Varaka bin Nevfel' in kız kardeşi de vardır. Abdullah kadınlardan aldığı bütün bu teklifleri reddetmiştir. Babasının isteği üzerine Vehb kızı Amine ile evlenmiştir. Abdullah ticaret ile uğraşmak da geçimini ticaret ile sağlamakta idi. Abdullah ve Amine' nin evliliğinin ilk aylarında Abdullah ticaret için Şam' a doğru seyahate çıkar. Seyahat dönüşünce ne yazık ki hastalanır. Yesrib' de akrabalarından Adi bin Neccar' ın oğullarının yanında hemen hemen bir ay hasta yattı. Sebebi bilinmeyen bir hastalıktan dolayı maalesef ki henüz 25 yaşında iken vefat etti. Amine annemiz bu haberi aldığında efendimize hamileydi. Hem genç yaşta eşini kaybetmesi sebebiyle, hemde karnındaki bebeğinin doğmadan yetim kalması nedeni ile derin üzüntüler yaşamıştır. Amine(ra) bu zor günleri yaşarken bazı rüyalar görür ve rüyalarında birinin ona gelip " Ey Amine sen yaratılmışların en hayırlısına hamilesin, ona doğduğu zaman Ahmet (bazı rivayetlere göre Ahmet veya Muhammed) ismini ver." dediğini görür. Hz Amine'nin Hz Muhammed'e hamile kaldığı yıl Allah (cc) insanlara öyle bir bolluk ve bereket vermiştir ki Araplar bu yıla özel olarak "Fetih senesi" demiştir.

Takvimler 20 Nisan 571' i (miladı takvime göre) gösterdiğine o Rahmet dünyaya gelmiştir. Artık karanlıklar aydınlığa, kabuslar gerçekliğe, kötülükler yerini iyiliklere bırakacaktır. Amine bebeğini kucağına aldığında ona rüyasında gördüğü gibi Ahmet ismini vermek ister fakat Muhammed' in (sav) dedesi Abdulmuttalip ona Muhammed ismini verir. Abdulmuttalip' e bu ismi neden koyduğunu sorduklarında " Bu isim övülmüş, meth edilmiş anlamına gelmektedir. Bende ona halkın ve hakkın sevmesi ve övmesi için bu ismi koydum demiştir." Muhammed'i ilk 3 veya 7 gün annesi Amine emzirdi ancak sütü yetmediği için yeni doğan bebeklerin süt anneye verilme âdetinden dolayı Muhammed süt anneye verildi. Mekke'nin havasından dolayı o dönemde çocuklar çölden gelen süt annelere verilirdi. Muhammed'i alan Halime yetim bir çocuğun karlı bir iş olacağını pek düşünmüyordu. Fakat ilerleyen zamanlarda yanıldığını gördü. Muhammed (sav) evlerine hayır ve bereket getirmişti. Halime zamanla Muhammed'i öz çocukları kadar sevmeye başlamıştı. Muhammed'in bakımında süt kardeşi Şeyma da annesine çok yardım ediyordu. Peygamber efendimizin öz kardeşi yokdu ancak Abdullah bin Haris, Üneyse bint-i Haris, Şeyma bint-i Haris olmak üzere süt kardeşleri vardır. Hz Muhammed süt kardeşleri ile gerçek bir kardeş olmuş onlar ile büyüyordu. Bir bahar günü süt kardeşi Abdullah ile evlerinin yakınlarında kuzularını otlatıyorlardı. Abdullah bir ağacın altında uyuya kalmıştı Efendimiz ise bu eşsiz güzellikteki kainatın yaratanını düşündüğü esnada yanına efendimizin yanına iki güler yüzlü melek gelir.

Birinin elinde içi karla dolu altın bir tas vardır efendimizi ilahi bir halı gibi duran yeşilliklerin üzerine yatırırlar ve kalbini yararlar kalbinden bir kan pıhtısını çıkarıp atarlar kalbini de o kar dolu tasta yıkarlar. Bu esnada Abdullah uyanır olanları görür ve aceleyle anne babasını çağırır anne babası geldiklerinde hiçbir şey yokdu. Muhammed'e yaklaşırlar. Benzi sararmışdı. Sorarlar" Yavrucuğum neyin var" Muhammed onlara olanları anlatır. Yanıma iki Melek geldi kalbimi açtılar içinden bir kan parçası çıkardılar, kalbimi altından bir tasta yıkadılar sonra da gittiler. Bu Hadise yüce Allah tarafından olup efendimizin kalbinin şüphe ve vesveselerden temizlendirilip ilahi nurlar ve Kutsi duygular ile doldurulmasına sebep olmuştur. O nedenle ki kalbi yalnızca et parçası olarak görmemeliyizdir. O ki bir latife-i rabbaniyedir.

Bu mucizeler yaşanırken Muhammed (sav) büyüyordu. O büyüdükçe süt anne Halime ve ailesinde derin üzüntüler başlıyor muhammed'den ayrılmak onlara çok zor geliyordu çünkü Muhammed onlardan biriydi. Hz Muhammed 4 yaşlarına geldiğinde annesinin yanına dönmüştür. Muhammed (sav) süt annesi ve süt kardeşlerinden ayrılmanın hüzününü her ne kadar yaşasa da annesine kavuşmasının mutluluğu da dolduruyordu kalbini. Sevgili Peygamberimiz 2 yıl boyunca annesinin şefkatli kollarında günlerini geçirdi 6 yaşındaydı ve bir gün annesi ve sadık yardımcıları Ümmü Eymen ile birlikte babasının kabrini ziyaret etmek için Medine'ye gittiler ve orada akrabaları Neccaroğullarında bir ay kadar misafir kaldılar Mekke'ye dönmek için yola çıkmışlardı yolda Medine'nin 23 mil güneyinde Ebva köyündeyken Amine hastalandı. Muhammed ve Ümmü Eymen ne yapacaklarını bilmiyorlardı. oracıkda küçük bir ağacın altında biraz beklemekten başka bir şey gelmiyordu ellerinden. Sevgili Peygamberimiz anneciğini o halde görmenin hüznü ile ağlıyor Amine ise doğmadan yetim kalan oğlundan ayrılacağını hisseder gibi gözyaşı döküyordu. Herkes, her yer, yer gök sükun içindeydi Muhammed'in o küçücük dizlerinde ellerinde hasta annesinin başı vardı. Ona biraz su içirdi Amine derin bir nefes alıp oğluna şu sözleri söylemeye başladı. "Muhammed'im; her yaşayan ölür, her yeni eskir, yaşlanan herkes zeval bulur, her şey fanidir, gider. Evet ben de öleceğim fakat ismim ebedi yâdedilecektir çünkü tertemiz bir evlat doğurmuş arkamda hayırlı bir yâdeci bırakmış bulunuyorum. Bu sözleri söyledikten sonra emaneti ruhunu yüce Allah'a teslim etti. Hz Muhammed o küçük yaşında hem yetim hem öksüz kalmıştı. Biricik oğlu ve Ümmü Eymen Hz Amine'yi defnetip beraber Mekke'ye döndüler Ümmü Eymen Hz Muhammed'i dedesi Abdülmuttalib'e teslim etmiştir. 8 yaşına kadar dedesi bakmıştır. Ölmeden önce ise Peygamberimizi oğlu Ebu Talib'e emanet etmiştir. Ebu Talib ticaret ile uğraşan biriydi yeğenini çok sever onun ile ilgilenirdi. Ticarete çıkacağı bir gün sevgili Peygamberimize amcasından ayrılmak zor geldi. Amcasından onu da yanında götürmesini rica etti amcası biricik yeğenini kırmayıp onu de yanında götürdü. Yolda normalde kervanlar ile hiç ilgilenmeyen Bahira adında bir Hristiyan rahip Peygamberimizin içinde bulunduğu kervan ile ilgilendi onlara ziyafetler verdi. Okuduğu kutsal kitaplardan onun son peygamber olduğunu anlamıştı çünkü İncil ve Tevrat'ta Peygamberimiz ile ilgili bir çok vasıf biliniyordu amcasına Muhammed'i Şam'a götürmemesi gerektiğini orada ki rahiplerin de Peygamberimizi tanıyıp ona zarar verebileceklerini söyledi. Ebu talip ticaretini orada yapıp Şam'a gitmekten vazgeçti, Mekke'ye geri döndü.

O Muhammed ki dünya var olmadan nuru insanlara diyâr olmuştur. O her kötülüğü hidayete kavuşturan olmuştur. Onun rahmetine nail olmak duası ile..

esselâmu ‘aleyke eyyuhe’n-nebiyyu ve rahmetullâhi ve berakâtuhû (Ey Peygamber! Allah'ın selamı, rahmet ve bereketi senin üzerine olsun.)