“Suriye’den gelenlere sordum. Diyorlar ki: ‘İlk olarak bizden önce gelenler geldikleri yere gitseler, biz de yol yordam öğrensek, sonra biz gitsek.’ demiş bir devlet çalışanı.

Öncelikle atılan bu gönderiyi, dil bilgisel açıdan inceleyelim. Ki bağlacından sonra iki nokta konmaz. İlla koyacaksan sonrasında bir yüklem daha getirmen gerek. Hadi diyelim koydun. Sonrasında gelen alıntı cümleyi tek tırnak değil, çift tırnak içerisine alman gerek. Noktalama işaretlerinden sınıfta kaldın. Bence sen; geldiğin yere, liseye, gidip Türkçe dersini bir daha almalısın.

İkincisi ise kurulan cümlelerdeki kelimeler özenle seçilmiş. Sanmıyorum ki hiçbir Suriyeli bu kadar düzgün bir cümle kurabilsin. Haa, 16 kişiye sorulup her birinden birer kelime devşirilmediyse tabi… Bu devlet çalışanı, bunu söyleyerek muhtemelen kendi bilinçaltını ortaya çıkarmış.

Bu söylem; Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele dönemlerinde Batılıların uzun bir süre dillerinden düşürmediği bir söylemdir. Yani kaynaklarda, Batılıların söylemleri aynen şu şekildedir: Biz, bu Türkleri Anadolu’dan söküp atmalıyız. Onları Orta Asya’ya, geldikleri yere, geri göndermeliyiz. Aradan geçen onlarca yıldan sonra aynı söylemleri, bir devlet büyüğünden duyuyor olmamız ne kadar da manidar ve içler acısı!

Hadi diyelim ki bu söylem gerçek. Suriyeliler bizden böyle bir şey rica etmişler. Hay hay! Kendilerine memnuniyetle yol yordam öğretiriz. Fakat öncelikle birkaç bilgilendirme yapmam gerek: Biz Anadolu’ya sığınmadık, yerleştik. Kimse bizi; ellerinde çiçeklerle karşılamadı, fethettik. Biz; arkamızda karımızı, çocuğumuzu bırakıp kaçmadık. Topluca göç ettik. Karşımıza dikilip savaşmak istediler, yok ettik. Suriye’de, Mısır’da devletler kurarak size devlet olmayı biz öğrettik. Peki, siz ne yaptınız? Savaş var dediler, kaçtınız. Size kucak açan bir milletin namusuna sarktınız. Vatanınızı, deniz kenarlarındaki iki nargileye sattınız. Utanacağınız, çekineceğiniz yerde hiçbir şey olmamış gibi sırıttınız.

Maalesef bütün bunların, gündemi meşgul etmek için söylendiğinin farkındayız. İş bilmez, liyakatsiz, tarih bilgisi olmayan, içinde yaşadığı toplumun sosyolojisinden bî haber kişileri işin başına koyarsak karşılaşacağımız manzara da bu olacaktır.

Sonuç itibariyle bir milletin bir yere geri dönmesi için oradan ayrılmış olması gerekir. Biz zaten hep ordaydık. Sanmayın ki Ergenekon’da yaktığımız ateş, Tanrı Dağlarından görülmez. Sanmayın ki Altaylarda erittiğimiz demir, Tuna’da dövülmez. Biz her yerdeyiz. Tuna’dan ata binersen Moğolistan’ın doğu ucuna kadar Türk’le, Türkçeyle karşılaşırsın. Yani bizden kurtuluşunuz yok. O yüzden boyunuzdan büyük laflar etmeyin. Kaçamazsınız!