Türk Milletinin zengin kültürel mirasıyla iftihar ederken tarihine yabancılaşıp kültüründen uzaklaştırılması maksadıyla tertip edilen kasıtlı teşebbüsler bu köklü milleti asırlık irfanından koparmayı istemektedir.

Türk ulusu tarih boyunca milli kimliğini muhafaza ederek varlığını sürdürmüşken mütemadiyen bu güçlü bağı zayıflatma hedefinde olanlar, dilimizi kültürel simgelerimizi ve tarihi eserlerimizi talan ederek yıkıcı emellerine hizmet etmişlerdir. Bugün bile Batı’nın kültürel hegemonyası ve manipülatif medya araçlarıyla Türk milletini sömürmeye ve de asimile etmeye çalıştığı aşikârdır. Küresel medya ile eğitim sistemleri üzerinden yapılan manipülasyonlarla tarihimize ait gerçekleri öğrenmek ve korumak yerine dayatılan yanlış algılarla yetiştirilen bir nesil, kendi kimliğinden uzaklaşmakta tarihi mirasını koruma azmiyle sınanmaktadır.

Millet olarak kimliğimizi, kültürel değerlerimizi ve özellikle dilimizi koruma azmini sürdürüp varoluş savaşında bu asil kanı ileriye taşımalıyız. Türk dilinin tarihi ve zenginliği destansı bir serüven gibidir. Türk milletinin yüreklerinden akan bir nehirdir. Bu dil Orta Asya’nın bozkırlarından Anadolu’nun zeytinliklerine, Balkanların sarp dağlarından Orta Doğu’nun sıcak kumlarına kadar her bir kıvrımında bir medeniyetin bir halkın izlerini taşır. Göktürklerden bu yana Türk dilinin evrimi zamanın kudretli rüzgârlarıyla şekillenmiş ve zenginleşmiştir. Türk tarihinin en kıymetli hazinelerinden biri olan Orhun Abidelerinin üzerindeki yazılar Göktürk alfabesi ile yazılmış olup Türkçe’nin en eski ve en saf halini yansıtır. Yazılan yazılar yalnızca dilin değil aynı zamanda kültürün de ne denli köklü ve zengin olduğunu bizlere göstermektedir. Hülasa dilimizin ihtişamı ve gücü bizim kültürel kimliğimizin ve milli şuurumuzun önemli bir parçasıdır. Ancak ona sahip çıkarak milletin geleceğini aydınlık yarınlarına taşıyabiliriz.

Eğitim ve tedrisatta tarih, kültür ve lisan mevzularına layık olduğu ehemmiyetin verilmediği şu dönemde Türk evlatlarının milli kimliklerinden mahrum zayıf bir surette yetişmeleri büyük bir tehlike arz etmekte, tabii ve tarihi miraslarımızı ihya etme çalışmalarının ihlal edilmesi bu büyük mirası müstakbel nesillere aktarma görevimizi aksatmaktadır. Mabetlerimiz, müzelerimiz ve muhafaza projelerimiz Türk kültürünü ve tarihini yaşatma azmimizin birer nişanesi olmak yerine göz ardı edilmekte değersizleştirilmektedir. Bu ihmaller milletin kadim geçmişinden kopmasına ve kültürel müstesnaların yok olmasına yol açmaktadır.Gaflet uykusundan artık uyanmalı toplumumuza bilhassa gençlerimize tarihimizin, kültürümüzün ve dilimizin kıymetini anlatarak güçlü bir eğitim sistemi tesis etmeliyiz. Aksi takdirde Türk milletinin yozlaşması milli şuurunu kaybetmesi ve vatanperver bir neslin yetişmeme tehlikesi, geleceğimizin en büyük ve en mühim sorunudur. Bu mesele yalnızca bir milletin değil koskoca bir medeniyetin varlık-yokluk mücadelesinin ta kendisidir.

Bugün kutlu milletin evlatları olarak bizlere düşen bu tehlikeyi bertaraf ederek milli şuuru yeniden diriltmektir. Binlerce yıllık tarihin bizlere öğrettiği en büyük ders Türk ulusunun azim ve irade ile her türlü zorluğu aşabileceğidir. Ancak milli şuuru kaybetmek, bu büyük milletin kendi benliğini ve öz değerlerini unutması- yok oluşa sürüklenmesi demektir Türk Milletinin büyük bir geçmişi, muhteşem bir mirası vardır. Bu mirası korumak bizlere tarihimizin yüklediği en büyük sorumluluktur. Milli şuurdan yoksun bir millet, köksüz bir ağaç gibidir; daima rüzgârın önünde savrulmaya mahkûm olacaktır. Ancak Milli şuurunu yeniden kazanmış, vatanperver bir nesil yetiştirmiş bir millet, kökleri sağlam bir çınar gibi fırtınalara karşı dimdik ayakta durabilir.

Eğitimden kültüre, sanattan siyasete kadar her alanda milli duygularımızı ön plana çıkarmalı, bu kutsal vazifeyi yerine getirmek için hep birlikte seferber olmalıyız.. Unutmayalım ki, Türk ulusunun müstakbel ufukları yeni nesillerin ellerinde şekillenecektir. Geleceğimiz atalarımızın eşsiz mirasına sadakatle sahip çıkmalı, Türk milletinin şanlı bayrağını ebediyen göklerde dalgalandırmalıdır. Bu mukaddes sorumluluğun ağırlığını her zerremizde hissetmeli ecdadımızın kanlarıyla suladığı bu aziz toprakları koruma ve kollama vazifesi, yüreğimizde yanıp tutuşan bir ateş gibi ruhumuzun derinliklerini sarmalamalıdır. Türk milletinin sönmeyen meşalesi bugün bizlerin elinde yanmaya devam edecek, gelecek kuşaklara bu kutlu mirası aktarma yolunda kararlı mücadelemiz ise canımız pahasına sürecektir…