Güçlü bir millet için devletin güçlü olması gerek şarttır.

Meritokrasi kısa vadede güçlü devlet olmanın yolunu açar, her alanda kaliteyi artırır. Meritokraside en bilgili ve yetenekli kişiler göreve getirilir. Bu durum, kısıtlı imkânlara sahipken dahi maksimum verim elde edilmesinin, güçlü devlete ve müreffeh yaşam sürdüren bir topluma ulaşmanın yegâne teminatıdır.

Herkese şans eşitliği sağlayan, bu sebeple kendini geliştirenlerin ehil oldukları göreve sahip olmalarını güvence altına alan, bu vesile ile gelecek kaygısı yaşamayan gençlerin yetişmesini sağlayan, toplumsal kaynakların paylaşılmasında adaleti hedefleyen bir ideolojidir.

Bu ideoloji modern ve eşitlikçi toplum özelliğidir ve toplum aristokrasisi ile sonuçlanır ve milletimizin de en büyük ihtiyacı olan olan entelektüel derinliği sağlar.

Milli toplumu denkleştirmeye çalışan bir tür siyasal yapıdır.

Tüm bu yazdıklarımın özünde şu soru vardır: “Seçilenler toplumun aynası mı olmalı yoksa toplumun ilerlemesi için seçme ve seçilme kıstasları mı oluşturulmalıdır?” Bu ayrım net olarak yapılmazsa adına demokrasi denen yapı, algısıyla oynananların yanlış seçimi ya da güçlü ama haksız olanların yönetimi sürekli ellerinde tutmasına sebep olur ki bu da toplumların önce ahlaki yapısını sonrasında millet olma özelliklerini ortadan kaldırır. Aslında dinimizin işaret ettiği “işi ehline verme” öğretisine de en uygun yönetimsel davranış biçimidir.

Meritokrasi iyilerin en iyisini seçmeyi hedefler ancak istikrarlı ve ısrarcı bir şekilde uygulanmadığı takdirde olumsuz yanlarının ortaya çıkma süresi kısalacaktır. Bu bağlamda düzeltilmesi gereken yanları vardır. Esasen dünya üzerinde hiçbir ideoloji tam anlamıyla düzgün oluşturulmamıştır ki bireylerin sorgulaması ve geliştirmesi ile mükemmellik arayışı tazeliğini korusun. Eksikleri giderilmeyen meritokrasi:

-        Sınıflaşmaya sebep olur,

-        Eşitsizliğe, ayrımcılığa verdiği değeri vermez,

-        Orta vadede gelir ve refah eşitsizliğine,

-        Seçkinlerin ve hiyerarşinin kuvvetlenmesine yol açar,

Yani eksikleri tamamlanmamış her türlü ideoloji, güçlülerin haklı olduğu, nepotizm ve kronizmin hâkim olduğu adına demokrasi dense bile uygulamada popülist monarşi ile sonuçlanacaktır.

Toplumda geçmişten gelen her tür eşitsizliği ve dezavantajlı olma durumunu, örneğin sonraki kuşaklara aktarılan ekonomik olanaksızlıkları yok etmek ya da yüksek olanakların kullanılabileceği ortamları devre dışı bırakmak gerekir ki bu durum tam olarak kapitalist ve ekonomik anlamda liberal düzenin karşısında olmayı gerektirir. Sanırım tam da bu nedenle, meritokrasi dünya yönetiminde baskın olamamaktadır. Çünkü makro anlamda küresel güçler, mikro anlamda ülkeleri yönetenler sırtlarını aydınların değil eğitimsizlerin ferasetine dayamaktadır.

Diğer taraftan “Meritokratik Demokrasi”, diğer tüm yönetim biçimleri denendiğinden, en ideal yönetim biçimidir.  Meritokrasi olmadan işletilen demokrasi popülizme ve kronizme, demokrasisiz bir meritokrasi ise faşizme yol açar.

Meritokratik Demokrasi, gelişmiş ülkelerdeki popülizmle sonuçlanan sade demokrasiye karşı önemli bir gerçekliktir. Meritokratik Demokrasi sayesinde sanayi ve üretim tam kapasiteye, üretim kalitesi en yüksek seviyeye çıkar ve millileşir. Farkındalığı yüksek, sorgulayan, aklını kullanan toplumlar oluşturur.

Meritokratik Demokrasi, Türk aklı ve ahlakıyla birleştirildiğinde sarsılmaz devlet yapısı dolasıyla refah seviyesi yüksek bir dünya ortaya çıkartır. Dünyada huzur ve hoşgörü akımı hüküm sürer.

Devlet yönetiminde meritokratik demokratların olacağı günlerin çok da uzak olmadığını belirtir, saygılarımı sunarım.