Öncelikle yazıma Milliyetçilik hakkında bilgi vererek başlamak istiyorum.

Öncelikle yazıma Milliyetçilik hakkında bilgi vererek başlamak istiyorum. Milliyetçiliği Alparslan Türkeş 9 ışık doktrininde şu şekilde açıklamıştır. ‘‘Milliyetçilik, Türk Milletine karşı beslenen derin sevginin ifadesidir. Kalbinde başka bir ırkın gururunu taşımayan ve kendisini samimi olarak Türk hisseden ve Türklüğe adayan herkes Türk’tür.’’ Milliyetçiliğin babası olarak bilinen Ziya Gökalp ise Türkçülüğün Esasları eserinde milliyetçiliği şu şekilde açıklamıştır ‘‘Milliyetçilik, Türk Milletini yükseltmek demektir.’’ Ziya Gökalp’e göre milliyetçilik kendi arasında 6 ya ayrılır. Bunlar Irki (ırkı esas alanlar), Kavmi, Coğrafi, Osmanlıcılar, İslam birliğini savunanlar ve fertçilerdir. Bunlara bakarak anlayabiliriz ki milliyetçilik kendi arasında ayrılan bir görüştür. Mustafa Kemal Atatürk'ün milliyetçilik ilkesinin esasında, "kendini aynı milletin üyeleri sayan kişilerin, o milleti yüceltme istekleri" vardır. Atatürk'e göre kendini Türk olarak gören herkes Türk'tür.

Şu konuya da değinmek istiyorum kendine Türk milliyetçiyim diyen herkes de Türk milliyetçi değildir. Türk Milliyetçi her şeyden önce Türk milletinin menfaatini ve çıkarlarını gözetmelidir. Dini veyahut inancı her ne olursa olsun önce Türk’ü, Türk milletini düşünmelidir. Türk örf ve adetlerini yaşatmak için, devamlılığını sağlamak için Tanrının bahşettiği ömrün sonuna kadar bu amaçlara ve değerlere hizmet etmelidir. Bir Türk, Türk’ün değerlerinden önce dini veya başka değerleri daha önde tutuyorsa o şahısın ‘‘Türk Milliyetçisiyim’’ demesi boşluktan ibarettir, günümüzde siyasal İslamcıların bir kısmı da kendisini Türk milliyetçisiyim diye adlandırıyor fakat Kendilerinin Türk milliyetçiliği ile zerre alakaları yoktur. Bu hususlara dikkat ederekten Bir kişinin Türk Milliyetçisi olup olmadığını anlayabilirsiniz. Türk milliyetçiliği sosyal medyada bir iki fotoğraf paylaşarak bozkurt yaparak olunacak bir iş değildir. Tabi ki de her türlü alanda olacağız varlığımızı her mecrada devam ettireceğiz ama kişi sadece sosyal medyada Türk milliyetçiliği yapmamalıdır ki bu şekil Türk milliyetçiliği olmaz. Türk Milliyetçiliği bir yaşam tarzıdır. Yaşamımıza, gündelik hayatımıza Türk’ün yüce örfünü ve adetlerini eklemeliyiz. Bunlardan koparılmaya çalışıyoruz ama bizim sımsıkı sarılmamız lazım, misal müzik dinliyorsak rap, pop, arabesk gibi türlerin eserlerinin yanına Türk makamı ile söylenen eserleri de eklemeliyiz. Doğamıza sahip çıkmalıyız. Doğa, Türk bireyi için önemli olmalıdır buna ek olaraktan çevrelerimizde yeni doğan bebeklerimize Türkçe isimler vermeye ya da verilmesine teşvik etmeliyiz.

Milliyetçilik Konumuzun en önemli kısmı olan biz Türk milliyetçileri olarak ne yapmalıyız, ne yapmamalıyız. Öncelikle biz Türk milliyetçileri olarak ayrım yapmaksızın birleşmemiz yerine her seferinde araya nifak tohumu ekenlere inanarak ayrılıyoruz, Bu ayrılığın bizim aleyhimizde olduğunu her seferinde gözümüzden kaçırıyoruz. Bizim özellikle bu dönemde ülkemizin sessiz bir işgale maruz bırakıldığı bir dönemde ayrılmak yerine sıkıca birleşmeliyiz öncelikle birleşip başta bu işgalden ve daha sonrasında da yabancı kaynaklı düşüncelerden kurtulmalıyız. Biz kendi içimizde sorunlar çıkartarak, kavgalar ederek zamanımızı boşa harcarken görünen ve görünmeyen düşmanlarımız Yüce Türk milletinin aleyhinde planlar yapmaya devam ediyor, onlara göre en iyi fırsat bu durum. Türk milleti ve devletinin tek ve yalnız savunucuları olan biz milliyetçiler kendi içlerinde bölünmekte ve kavga içerisindeler düşman için en iyi fırsat bu çünkü Türk milletinin koruyucuları engel çıkaramayacak durumdalar. İçimizde verdiğimiz Atsızcı, Türkeşci, Gökalpci gibi kavgalardan daha önemli olan gündemin tam ortasında olan Türk milletinin yok oluşuna kör bir vaziyette kendi içimizdeki çokta önemli olmayan kavgaları vermekteyiz. Türk örf, adet ve geleneklerimizden yavaş yavaş uzaklaşmaktayız. Bu yozlaşmaya karşı birlik olup bütün Türk milleti olarak kendi benliğimize acilen dönmeliyiz.

Bir diğer konumuz olan Toplumculuk konumuza geçelim. Toplumculuğu açıklayarak başlamak istiyorum konumuza Toplumculuk, bir toplumun menfaatini, çıkarlarını, huzurunu gözetmek. Fedakârlık, gayret ve azimle çabalayarak bu toplumu ileriye taşıma düşüncesidir. Biz Türk milliyetçilerinin Toplumculuk anlayışı dini ve milli değerleri yok saymayan bir toplumculuk anlayışıdır. Marksist anlayışın yok saydığı özel mülkiyeti yok sayan bir Toplumculuk değildir. Bizim toplumculuk sistemimizde üretim araçları kooperatiflere ait bulunmakta ve üretim aracının üstündeki hâkimiyet işçinin elindedir. İşçi, üretimi gelen talebe göre belirler. Bu talebi belirlemek için de komite oluştururlar. Burada sistem serbest piyasa mekanizmasına bağımlı olsa da üretim araçları devlete aittir.

Bu konuda yorumlarım ise şunlardır maalesef ki günümüzde bireycilik anlayışı çoğalmaktadır. Kimisi ben kendimi kurtarayım herkes kendi başının çaresine baksın diye düşünmektedir, kimisi de benim rahatım yerinde bana ne diğerlerinden demektedir. Bu iki düşüncede yanlıştır biz Türk milliyetçileri acilen bireyselliği bırakıp Türk toplumunu düşünmesi gerekmektedir hatta Türk olan herkesin Türk toplumunun çıkarlarını menfaatlerini düşünmeli bunun için çabalamalıdır. Son bir Türk’ü bu bataklıktan çıkartıp rahata erdirene kadar çabalamalı ve elimizden gelenin fazlasını yapmalıyız. Bireyselliği ne Müslüman Türkler için İslamiyet ne de Müslüman olmayan Türkler için Türk‘ün Yüce töresi kabul eder. Toplumu ve diğer Türk kardeşlerimizi düşünmemiz, uykuda olanları, yanlış yolda olanları uyarmamız ve doğruları anlatmamız gerekmektedir. Yakın tarihe baktığımız zaman bu uğurda İsmail Enver paşa gibi şehadete koşan, Mustafa Kemal paşa gibi ömür harcayan nice büyüklerimiz ve şehitlerimiz vardır onlar neden bireysellik yapıp ta kendilerini düşünmek yerine Türk milletini düşündüler her ikisi ve niceleri Osmanlının önemli paşaları değiller miydi? Rahatlarına bakıp düzene ayak uydurmasını da bilirlerdi ama onlar bireysel düşünmek yerine toplumu düşündüğünden dolayı yanlışa dur demesini yanlış demesini bilen Türk’ün koca başbuğuydular. Ruhları şad mekânları cennet olsun. Yazımı başbuğ M. Kemal Atatürk’ün bir sözüyle bitirmek istiyorum ‘‘NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE.’’ Esen kalın.