“Ölümden korkmak normal kabul edilse de korkunun şiddetini yoğun olarak yaşayan bazı kişilerde ciddi anksiyete, depresyon ve endişeye neden olabiliyor. Korkunun sürekli devam etmesi, günlük yaşamı ve aktiviteleri etkilemesi tanatofobi olarak tanımlanıyor.”

Kısaca “Ölüm korkusu!”

Tarih 4 Temmuz 1976 

Yer Entebbe-Uganda Uluslararası Havaalanı.  FKÖ ( Filistin Kurtuluş Örgütü ) üyesi kişilerce kaçırılan Air France Flight 139 uçağı bu meydana indirilir.  İsrail özel birlikleri hükümetlerinin dahi haberi olmadan nakliye uçaklarıyla gece vakti meydana iner.  Teröristlerin tamamı 58 dakika içinde öldürülür. Yanı sıra 45 Uganda askeri de hayatını kaybeder. 4 rehine de operasyon sırasında ölür. 

Bir İsrail askeri hayatını kaybeder. O da Yonatan Netanyahu’dur. Benjamin Netanyahu’nun ağabeyi. Benjamin’de o operasyonda görev yapmıştır. İkinci İntifada sırasında yaşananlar da geleceğin nasıl şekilleneceğine dair ipuçlarıyla doludur. Batı Şeria artık ismen mevcuttur. 

Kudüs dinler merkezi olduğu gibi korkunun da merkezidir! 

Ölüm korkusunu, o gün, ondan önceki gün ve bugün sanırım tüm taraflar yaşamıştır yaşıyordur. Meret bir rahatsızlıktır. Panik atağa, anksiyeteye neden olur.  Geçenlerde Malatya’da yaşayan bir vatandaşımızı intihara sürükleyen de deprem nedeniyle ölüm korkusu olmuştur malumunuz.  İnsanlık, tarihi boyunca yetinmediği için savaşmıştır. Devletler de öyle. Birey manada insan, arabası varken daha iyisini, evi varken daha büyük ve güzelini isterken ?! Devletler neden yetinsin ki ? Nihayetinde mekanizmayı işleten de bir insan topluluğudur.  Bu insan toplulukları kümeler halinde Tanatofobi yaşıyorsa eğer işte o zaman dün olan bugün tekerrür eder. 

Depresyon bulaşıcıdır der kitap. O halde Tanatofobi neden bulaşmasın. Devletlerin “ölüm korkusu” bulaşıcıdır. Nasıl agresifleştirdiğine şahitlik ediyoruz. Dahasını da göreceğiz gibi geliyor. Lübnan korkuyordur mesela, İran’da da korku hakimdir, hem de uzun bir süredir. Suriye korkuyu kanıksamış olsa gerektir. Öyle ya 12 yıl oldu, 13’e girecekler. 1948’den beri korkanları, 1939’dan itibaren yaşadıkları travmalarla bugüne geldiklerini… 1915’de kimlik sahibi olanların  pişmanlıklarıyla yüzleşmesinin bu kadar uzun sürmesini de bu denkleme dahil etmek gerekir. 

Rusya gün itibariyle Ukrayna’da ise onun da nedeni devletin öleceği korkusudur !  Korkuların devletlere neler yaptırabildiğine şahitlik etmeye devam edeceğiz. Biz üstesinden nasıl geliyorsak diğerlerinin refleksini onlara fazla göremeyiz. Komplo teorileri veya olasılıklar üzere senaryo üretmek basitçe niyet okutmaktır. Tutar-tutmaz ama sonuçta empati yaparak gelişen, değişen durumu yorumlamaktan öteye gitmez. 

Bibi’nin ( Netanyahu ), Nasrallah’ın, Haniye’nin, Esat’ın, Hamaney’in ne düşündüğü bilemeyiz… ne kadar korktuklarını da !… Biden için aynı şeyi söylemek güç en azından bir şey hissetmediğini biliyoruz. 

Olacak olan ne ise o olacak. Biz de yaşarsak göreceğiz.