Yazıma öncelikle Turan ve Turancılık kavramlarını açıklayarak başlamak isterim.

Turan, İranlılar tarafından Orta Asya’da tarihi bir bölge olarak tanımlanır. Kelimenin kökeni Farsçadır. Turancıların ülkü olarak benimsedikleri, yeryüzündeki bütün Türkleri birleştirerek kurmayı düşündükleri devletin adına Turan ismini vermişlerdir. Turan sözcüğü aynı zamanda 19. asırdan itibaren ideoloji yönüne çevrilmiştir. Turan’da Türklerin atası Alp Er Tunga dünyaya gelmiştir. 6. Yüzyıldan itibaren ise Türklerin mekan tuttuğu ülke anlamında kullanılmaya başlanmıştır.

Bahsettiğimiz, Türklerin yaşadığı bu Turan topraklarını genişleterek, Ural – Altay kavimlerinin birliğini ve tüm Türk Devletleri’nin  tek bir bayrak, tek devlet altında toplanması gerektiğini savunan siyasi ideolojiye ise Turancılık denir. Turancılık Osmanlı döneminin çöküş yıllarının sonlarında belirli akımlara karşılık ( Osmanlıcık ve İslamcılık ) olarak doğmuş bir akım olarak nitelendirilir. Bu akımın doğuşunu tetikleyen en büyük etkenlerden biri ise Osmanlının son yıllarında Avrupa’daki milliyetçi ve ulusçu akımların oluşmasıdır.

Şimdi ise Turan Birliği’nin Türk Devletleri için önemini sizlere anlatmak isterim. Türkler bildiğimiz üzere destansı bir köklü geçmişe sahiptir. Köklü devletler kurmuş, birçok kıta ve millete hükmetmişlerdir. Lakin Türkler dünyanın çeşitli bölgelerine yayılmış olsalar da ne yazık ki önüne geçemediğimiz eziyetlere maruz kalmaktadır. Buna örnek olarak eli kanlı Çin’in Uygur Türkleri üzerinde yapmış olduğu siyasi, askeri ve diplomatik şiddetleri. Hain İran Devleti’nde  yaşayan 43 milyon Azerbaycan Türkü ve Gürcistan içerisinde bulunan yaklaşık 1 milyona yakın Türk’ün şahsi ve sosyal durumunu akademik perspektif ile irdelemeye çalışması. Gözü dönmüş Rusya’nın ise Tuva, Tataristan, Hakasya, Taymir, Saha-Yakutistan vs. gibi özerk devletler ve Türk topluluklarını siyasi politikaları ile bastırmaya, öz kimlikleri ile çelişkiye düşmelerini sağlayarak Türklük bilincini kırmaya ve yok etmeye çalışmaktadır. Örneklerini verdiğimiz bu durumların son bulması, en başta belirttiğimiz köklü tarih, kültür ve asırlarca örnek alınan Türk töresinin korunması ayrı gayrı olarak, birbirimizden koparılarak değil ancak ve ancak Turan Birliğinin kurulması ile gerçekleştirilebilir.  Turan birliğinin amacı Türk devletlerini fiziki olarak birleştirmek ve tek devlet haline getirmektir. Bu amaç günümüz şartlarında devletlerin arası denge politikaları sebebi ile fiziki olarak gerçekleşmese de Türk toplumlarının fikrinde gerçekleşmiştir. Örneğin; Çin’in Uygur Türklerine karşı yapmış olduğu zulümlerin Türk toplumu tarafından kabul edilmemesi ve yadırganması, Ermenistan, Azerbaycan savaşında Türkiye Cumhuriyeti tarafından Azerbaycan’a karşılıksız verilen askeri ve sosyal destek. Son zamanlarda ön planda olan ve sıklaşan Türk iş insanlarının diğer Türk devletleri ile kurmuş olduğu ticari ilişkiler belirtileceğimiz çeşitli örneklerdir.

Turan, Turancılık ve Turan Birliği’nin neler olduğundan, amaçlarından bahsettiğimize göre şimdi sizlere Turan Birliği’ne hangi devletlerin dahil olacağını, bu ülkelerin ekonomik durumlarını ve birliğin kurulması dahilinde ne gibi yararlarının olacağını anlatmak isterim.

Öncelikle Turan Birliği’nin gayesi Türk Devetleri arasında iş birliğini ve dayanışmayı, ortak tarih, dil, kültürel miras ve ekonomik unsurlar dahilinde birleştirmektir. Turan Birliğine üye olan ülkeler; Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Özbekistan’dır. Gözlemci olan ülkeler ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Macaristan ve Türkmenistan’dır. Bu 7 bağımsız devletin genel durumlarını ve ekonomik durumlarını ayrıntılı şekilde inceleyelim.

Türkiye, bilindiği üzere Turan illerinin lideridir. Tüm dünya ve Turan Birliğinde ki ülkeler bilir ki Türkiye, bu kutlu davayı bir çatı altında toplayacak, birleştirecek yegane ve tek güçtür. Türk Devletleri arasında bir karşılaştırma yaptığımız zaman siyasi açıdan her ne kadar ülke içinde yaşanan olumsuzluklar ile mücadelemiz devam etse de en güçlü devlet Türkiye’dir.

Bir de Türkiye’nin temel ekonomik göstergelerini inceleyelim. Türkiye, ekonomik açıdan pek çok mühim konularda aktif rol üstlenmiştir. Ticaret organizasyonları OEDC, G-20, AB Gümrük Birliği, DTÖ, ECO ve BSEC üyesi olarak devam etmektedir. Para birimi Türk lirasıdır. GSYİH verilerine göre 2021 yılında %11,4, 2022 yılında %5,5, 2023 yılında ise %4,5 şeklinde gerileme yaşamıştır. Sektör sınıflandırması açısından dağılımlarına baktığımızda tarım %3,8, sanayi %32,3, hizmet ise %60,7 oranlarındadır. Ancak bu yüzdelikler 2017 yılında tespit edilmiştir. Enflasyon son dönemlerde ciddiyetini artırarak yükselmiş buna bağlı olarak da yoksulluk sınırı bütçesini ne yazık ki arttırmıştır. 2023 yılı verilerine göre ihracat bütçesi 225,8 milyar dolardır. En bilindik ve ticareti en popüler olan ihracat malları taşıma ekipmanı, sanayi sektöründe ve inşaat sektöründe kullanılan makineler, metal ürünler, konfeksiyon, tekstil, gıda ve plastiktir. İhracatta bulunduğu önemli ülkeler ise 2019 verilerine göre %8,8 Almanya, %6,7 Birleşik Krallık, %5,9 İtalya, %5,0 Irak, %5,0 ABD, %4,7 İspanya, %4.5 Fransa, %2,9 Hollanda, %2,4 İsrail ve %2,4 ile Belçika’dır. 2023 yılı verilerine göre ithalat bütçemiz 361,774 milyar dolardır. İthalat malları yakıtlar, sanayi ve inşaat sektöründe kullanılan makinalar, kimyasallar ve ulaşım araçlarıdır. Ana ithalat ülkelerine baktığımızda 2019 yılı verilerine göre %11 Rusya, %9,9 Çin, %9,8 Almanya, %5,9 ABD, %3,6 Birleşik Krallık, %3,5 Fransa, %3,5 İran, %3,0 ile Güney Kore’dir. 29.09.2023 tarihinde açıklanan gayrisafi dış borç tutarı 234,854 milyar dolardır. Son zamanlarda Türkiye de yaşanan ekonomik problemlerin ve gerilemelerin en büyük nedenlerinden biri yüksek enflasyon ve yüksek faiz sorunudur. Bununla birlikte Türk lirasının değeri de gittikçe yükselen bir dış değer kaybı ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu da giderlerin pahalanmasına ve dolayısı ile üretim maliyetlerinin yükselmesine yol açmaktadır. Bunun enflasyona yansıması ne yazık ki kaçınılmazdır. Bu sorunu çözmenin ise ilk adımı Türk lirasının değer kaybetmesini önlemektir. 2003-2010 yılları arasında yapılan bankacılık reformları, kamu mali disiplinin sağlanması, Avrupa Birliği ile tam üyelik görüşmeleri neticesinde Türk lirasının değer kaybetmesi riski düşürülmüştür. Ülke olarak Kredi notu yükselmiştir, CDS primi düşmüştür hal böyle olunca da ekonomi toparlanmıştır ve yükselişe geçmiştir. Böylece otomatik olarak Türk lirasının değer kaybetmesi durdurulmuştur. Haliyle değer kaybetmeyen Türk lirası ile birlikte enflasyon düşmüştür ve faizler makul hale getirilmiştir. Diğer başka sorunlardan biri ise açık vermeden yani bütçe açığı olmadan büyüyememektir. Ayrıca Türkiye’nin sadece ekonomik açıdan değil siyasi açıdan da yüksek riskli bir ülke olduğunu göz ardı etmemeliyiz. Bu da yüksek risk sorununu oluşturarak Türkiye’nin kredi notunun F’ye ( en kötü, batık ) kadar gerilemesine sebebiyet vermektedir. Baktığımızda güncel olarak nitelendirdiğimiz bu durumların çözümünü ne yazık ki yanlış hamle ilerleyişi ile sonuçtan çözerek yani sorunun kaynağına değil de sonuçlarına bakarak çözüme sunmaya çalışmasıdır. Örneğin; enflasyonu hatta ve hatta ondan önce faizi düşürmeye çalışarak başlanılmasıdır. Bu çalışmalar sonucu kısa vadeli pozitif yönde gelişmeler kaydedilse de ne yazık ki çok geçmeden yine aynı konuma geri dönülmüştür. Öncelikle bu durumların yaşanma sebeplerinin yöneticilerin risk yaratan ve yarattıktan sonra da önünü alamadıkları kendi kararları olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bunun kabulü gerçekleşmez ise Türkiye’ de ekonomi hiçbir zaman düzelmeyecektir. Bunların kabul edilmediği gibi bir de sorunların çözümlerine nedenlerinden değil de sonuçlarından başlanılması bu bahsettiğimiz riskli kararları da arttırarak enflasyon ve faiz yükselmelerine daha da olanak sağlamıştır. Ne yazık ki Türkiye’nin bugün yaşamış olduğu ekonomik sıkıntıların asıl sebebi objektif olarak değerlendirdiğimizde aslında ekonomik olmayan nedenlerin yaratmış olduğu risk artışından kaynaklanmaktadır. Bu sebeple az önce de bahsettiğim gibi çözüm de en başta yöneticilerin risk yaratan ve önünü alamadıkları kararların kabul edilmesi, düzenlemeye oradan başlanmasıdır.

Azerbaycan, SSCB’nin dağılmasından sonra 18 Ekim 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir. Türkiye’ye olan sınırı 17 km’dir. Azerbaycan oldukça zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahiptir. Para birimi Azerbaycan manatıdır. Bulunmuş olduğu ticaret organizasyonları, Bağımsız Devletler Topluluğu, EİT ve DTÖ’dür. GSYİH verilerine göre 2013 yılında %3,5 oranında yükseliş kaydedilmiştir. Sektörel dağılımı ise tarım %63,2, endüstri %63,0, hizmet ise %30,8’dir. En yüksek faaliyeti bulunan endüstrilerin ana kolları ise petrol ve doğalgaz, petrol ürünleri, petrol sahası ekipmanı, çelik, demir, tekstil ve petrokimya ürünleridir. Bu dağılımlara baktığımızda Azerbaycan’ın hem ana enerji hem de ham madde konusunda zengin bir ülke olduğunu anlayabiliyoruz. 2013 yılında değerlendirilen ihracat bütçesi 34,4 milyar dolar olan Azerbaycan’ın ana ihracat mallarının %90’nını petrol ve doğalgaz oluşturmaktadır. Diğerleri ise sanayide kullanılan makinalar, pamuk ve gıda malzemeleri olarak sınıflandırılabilir. Ana ihracat ülkeleri %23,2 İtalya, %13,6 Türkiye, %6,1 İsrail, %5,4 Rusya, %5 Almanya, %4,6 Çekya ve %4,3 ile  Gürcistan’dır. Bu yüzdelik verilerin analizi 2017 yılında gerçekleşmiştir. Diğer yandan ülkenin ithalat bütçesi ise 11,9 milyar dolardır. (2013) İthalat ortaklarını incelediğimizde %17,7 oranı ile Rusya başta gelmektedir. Daha sonrasında sıralama %14,8 ile Türkiye, %9,9 Çin, %8,3 ABD, %5,3 Ukrayna, %5,1 Almanya olarak devam etmektedir. 2013 yılında açıklanan dış borç tutarı 9,552 milyar dolardır fakat bu günümüzde de artmaya devam etmektedir.  Azerbaycan ekonomisi gün geçtikçe hatırı sayılır halde gelişmektedir. Ülkenin genel ekonomi çalışmalarının çoğu başkent Bakü’de gerçekleştirilmektedir. Bunun en büyük sebeplerinden biri Bakü’nün ülke geneli ekonomisini yönlendiren ana doğal kaynaklara ev sahipliği yapmasıdır. Ayrıca ülke büyük ölçüde altın ve bakır rezervleri bulunmaktadır. Baktığımızda ekonominin bu denli kalkınmasının sebebi bu kaynakların doğru  ve stratejik açıdan işlenmesidir. Fakat tüm bunlara rağmen kırsal alanda yaşayan halk bu kalkınmalar ve pozitif çıkarlardan faydalanamamaktadır. Ayrıca ülke genelinde yolsuzluk olayları çok fazla yaşanmaktadır. Fakat Azerbaycan tüm bunlara rağmen herkesi ekonomik olarak başarılı kılmak için kentsel ya da kırsal olarak ayırmaksızın istekli olduğunu belli eden ve kanıtlayan çalışmalar ile gelişme göstermektedir.

Özbekistan, SSCB’nin yıkılışından sonra 1 Eylül 1991’de bağımsızlığını ilan etmiştir. Önümüzde ki planlanan 10 yılın en hızlı büyüyecek olan devleti olarak görülen Özbekistan’da Rusça ana dil gibi yaygın olarak kullanılmaktadır. Bahsetmek istediğim budur ki belirli politik ve sosyal saldırıları üzerinden bertaraf edemeyen Özbekistan kendi öz dilini kullanmak yerine çoğunlukla Rusça kullanmakta. Görünen odur ki Turan Birliği acilen kurulmalı ve Türk devletleri asıl kimliklerini unutmadan birleştirilmelidir. Para birimi Som’dur. Özbekistan yer altı madenlerinde altının en çok bulunduğu ülkeler arasında yer almaktadır. Yılda 80 ton altın çıkarmakta olup, dünya listesinde yedinci sıradadır. Bakır yatakları ise dünyada onuncu, uranyum yatakları ise on ikinci sıradadır. Kendilerine ait olan ulusal şirketleri Uzbekneftegaz yılda 60 ile 70 metreküp doğalgaz üretmektedir. Bunca işlenen yer altı kaynakları ve rezervlere rağmen halen 98 kondensat ve doğal gaz yatağı 194 hidrokarbon yatağı kullanılmamıştır. Ayrıca Özbekistan’ın ekonomisi serbest piyasa ekonomisine geçmeye çalışan bir geçiş ekonomisidir. Aynı zamanda Özbekistan büyük bir pamuk üreticisidir.

Kazakistan, yüz ölçümü bakımından en geniş topraklara sahip olan Türk Devletidir. Ayrıca Orta Asya’nın en büyük ekonomisine sahiptir. Bunun yanında şimdiye kadar bahsetmiş olduğumuz doğal kaynaklar açısından en zengin ülkedir. Coğrafya bakımından Aral Gölü ve Hazar Denizi’ne sınırı olması ticaret bakımından önemli rol oynamaktadır. Petrol, altın, uranyum, kurşun ve demir en çok üretimini sağladığı ve ihracat ürünleridir. Ne yazık ki Özbekistan gibi Kazakistan’da Rusya’nın etkisinde olduğu Türk devletleri arasında gelir. Bakıldığında hem nüfus bakımından hem de genel kullanılan dil bakımından bu sonuç ne yazık ki aşikardır. SSCB yıkılmış olsa da Kazakistan’ın genel sosyal durumunu incelediğimizde kısmi bir asimileye yol açtığı açıkça görülmektedir. Ekonominin sektörel dağılımına baktığımızda ise Tarım %5,2, endüstri %37,9, hizmetler %56,95 oranlarındadır. 2012 yılı verilerine göre ihracat bütçesi 86,93 milyar dolardır. Ana ihracat dağılımına baktığımızda ise en çok ilişkisi bulunduğu ülke %21,0 oranı ile Çin’dir. Bu durum Çin ile Doğu Türkistan meselesinde Kazakistan’ın önemli ölçüde sessiz kalmasına neden olmuştur. İthalat bütçesi 2012 verilerine göre 42,82 milyar dolardır. İthalatta ise en çok ilişkide bulunduğu ülke ise %31,6 oranı ile Rusya’dır.

Kırgızistan, Çin ile kara sınırı bulunan tek Türk Devletidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan’dan sonra yüz ölçümü en küçük ülkedir. SSCB’nin yıkılışından sonra 31 Ağustos 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. Nüfusunun %15’ini Özbekler,%6’sını ise Ruslar oluşturmaktadır. Kazakistan kadar olmasa da Kırgızistan’da da Rus dil ve sosyal yapısının asimile etkilerini ne yazık ki görmekteyiz. 2010 yılına kadar ekonomik olarak hızla gelişmesinin ardından Dünya Ticaret Örgütü’ne kabul edilen ilk bağımsız Devletler Topluluğu üyesi olmuştur. Sonrasında ülke iktidarının değişmesi ve Devlet Başkanı Bakiyev’in yönetiminin son bulması ile çok ciddi hızda yoksulluk sürecine geçmiştir. Bunun ise en büyük sebeplerinden biri ülke içerisinde bulunan Kırgız-Özbek çatışmaları ve etnik problemler olmuştur. Rusya ve diğer dış devletler ne yazık ki yine Türk’ü Türk’e kırdırıp. Hızla büyümekte olan bir Türk devletinin önünü kesmiştir. Büyüyen bir Türk devleti gözü dönmüş Rusya’nın tabii ki kabul edebileceği bir şey değildir.  İthalat ticaretinde bulunduğu ülkelerin başında Çin gelmektedir. Daha sonra bu sıralama Rusya ve Kazakistan olarak devam etmektedir. İhracatta ise en başta Özbekistan olmak üzere, Kazakistan, Rusya, Çin ve Afganistan ile ticaret ilişkileri devam etmektedir.

Türkmenistan, SSCB’nin yıkılmasından sonra 27 Ekim 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. Doğalgaz konusunda Rusya, Çin ve İran ile önemli ticari  birlikleri vardır. Türkmenistan ne yazık ki Orta Asya’nın en fakir ülkesi olarak bilinir. Bunun en başta sebeplerinden biri Rusya ile yapmış olduğu doğalgaz ihracatıdır. Tabii tüm bunlara rağmen ekonominin kötü olmasının sebeplerinden biride önce ki dönem kurucu başkanının keyfi politikalar ile ülke refahını hiçe sayışını da göz ardı etmemek gerekir. İhracat bütçesi 2016 verilerine göre 8,7 milyar dolardır. Bu durum ne yazık ki günümüzde de düşüş halindedir. Ana ihracatın %70’ini Çin ile gerçekleştirmektedir. İthalat bütçesi ise 7,4 milyar dolardır. Ana ithalat ülkesi ise %26,4 oranı ile Türkiye’dir. Türkmenistan aynı zamanda büyük miktarda sulanan alanlarda önemli yoğunlukta tarıma ve devasa gaz ve petrol kaynaklarına sahip bir çöl ülkesidir. 2020 yılı verilerine göre dünyada doğalgaz rezervleri açısından 4. sırada yer almaktadır. En çok ürettiği tarım ürünü ise pamuk ve buğdaydır. Türkmenistan’ın Merkez Bankası para arzı hakkında veri yayınlamamaktadır.

KKTC, bir ada ülkesidir. En küçük Türk devletidir. Eğitim sektörü ve tarım ana gelir kaynağıdır. Para birimi Türk lirasıdır. 2010 yılı gayri safi milli hasılası 5576,1 milyar TL’dir. Ana ihracat ortakları Türkiye ve Orta Doğu Arap ülkeleridir. İhracat malları mandıra ürünleri, çiğ ve işlenmiş narenciye, rakı, hurda, tavuk ve patatestir. İhracat bütçesi 131 milyon dolardır. İthalat bütçesi 1,512 milyar dolardır. Ana ithalat ülkeleri ise Türkiye ve Avrupa birliğidir.

Turan Birliğine katılacak olan devletlerin ekonomik durumlarını inceledik. Şimdi ise size bu birliğin sağlanması durumunda ne gibi pozitif yararların olacağını açıklamak isterim. Türk Devletlerinin zengin yer altı ve ham madde kaynakları ekonomik açıdan diğer devletlere nazaran Turan Birliğini bir adım önde tutmaktadır. Kazakistan’ın doğalgaz ve petrol kaynakları, Özbekistan’ın ise kömür açısından zengin oluşu, Türkmenistan’ın dünyanın en büyük doğalgaz rezervlerine sahip oluşu, Kırgızistan’ın ise kırsal ve coğrafi yapısı dağlık ve kayalık olması ile hidro enerji üretimi kaynakları zenginliği önemli rollerdir. Ayrıca bu etkenlerle beraber Türk nüfusu dünyada artarken Avrupa Birliğinde nüfus azalması devam etmektedir. Bu da üretim açısından hem iş hem de çalışma gücü açısından yine Turan Birliğini bir adım öne geçirir. Bunlara ek olarak özellikle Türkiye’nin savunma sanayisinde ki tecrübeleri her açıdan Turan Birliğini bağımsızlığa yaklaştırmaktadır. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu doğal kaynaklar Türk Devletleri’nde bulunmaktadır. Aynı ölçüde de Türk Devletleri Türkiye’nin ileri seviye imalat ve sanayi tecrübesini örnek almaktadır. Bununla beraber gerçekleştirilecek olan gümrük, doğal kaynak, ham madde, turizm, ticaret, savunma ve eğitim alanlarında yapılan daha fazla iş birliği Türk dünyasının refahını ve gelişimini hedeflemektedir. Ortak yatırımların yapılması ve proje girişimlerinin gerçekleştirilmesi uzun vade alacağı bu çalışmalara öncülük verilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin öncülüğünde gerçekleştirilen yatırımların karşılıklı ve dengeli olarak gelişmesi büyük önem taşımaktadır. Aynı zamanda da Türk Devletleri’nin Türkiye ile yapılacak olan ortak proje ve yatırımları geliştirmesi, farklı bölgelerde yapılan ve yapılmaya hazırlanan ticari ilişkilerin girişimleri daha fazla teşvik edilmelidir.

Sonuç olarak genele baktığımızda, dış devletlerin ekonomi ve ticaret adı altında Türk Milletine yapmış olduğu siyasal ve sosyal işgallerin önlenmesi için Turan Birliği bir an önce kurulmalıdır. Kurulmalıdır ki Türk Devletleri’nin dış ülkelere olan bağlılığı azalmalı böylece bulunduğumuz dönemin asimile olmaya açık kapıları her alandan ve açıdan kapatılmalıdır. Türklerin acil ve hakikatli bir şekilde birbirleri ile olan çıkar politikalarını göz önünden geçirmesi ve birbirlerinin yararına çalışmalar sürdürmesi gerekmektedir.

Umarım sizlere Türk devletleri ve Turan Birliği hakkında önemli hususları kendimce anlatabilmişimdir. Okuduğunuz için teşekkür eder, Türk Birliğinin Turan ile bir an önce birleşmesini temenni ederim. Sağlıcakla kalın.