UAD’nin en son İsrail'in Refah'a saldırmaması yönündeki kararına İsrail yine uymadı. Uluslararası arenada her ne kadar Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı'nın İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı başvurusunda bulunması çağrılarına İsrail kulak asmıyor.

Dün gece İsrail, Refah kamp yerleşkesine yapmış olduğu kanlı saldırısında soykırım suçundan kaçamayacağını net olarak göstermiştir. 

Verilen kararlara ve görüşlere karşı İsrail sistematik saldırılarına devam etse de UCM ve UAD’nin hamleleri dünya kamuoyunun beklediği bir hakaretti. İsrail kaybolan itibarını daha da perçinledi ve sadece kamuoyunun görüşünü kaybetmekle kalmayıp birçok Batılı müttefikiyle ittifakının tehlikeye sokmuş oldu. 
Özellikle ABD ile olan ilişkilerinde zaman zaman ayrı düşebildiklerini ve İsrail ‘in vazgeçmediği tavrının ABD ile olan ilişkilerine ne kadar zarar verdiğini görmüş olduk. Kamuoyunda bu durumun yansıması üniversite öğrencilerin başlatmış olduğu protestolarda ortaya çıktı ve İsrail’in gerçek yüzü tüm bölgede kanıksanmış oldu. 

Ancak ABD Kongresinde insanlar, çıkıp adeta uluslararası hukukun üstünde olduklarını söylercesine UCM ve savcısına yaptırım uygulamaya hazır olduklarını belirtiyorlar da belirtiyorlar. İşte bu uluslararası hukuku uygulama şeklindeki ikiyüzlülük ve çifte standartların bir sonucu olarak artık yerleşik kurallara dayalı düzene yönelik varoluşsal tehdit oluştuğunu gözler önüne seriyor.

Elbette İsrail'in, UAD'nin her türlü tedbir kararına, UCM'nin her türlü yakalama emrine direneceği aşikardır. Ama bu emsali görüşmemiş karar ile birlikte dünya kamuoyunda İsrail’le birlikte ittifakı ABD’nin itibarında büyük bir sarsılma yaşatmıştır.

İnanıyorum ki uluslararası mahkemelerin aldığı kararlar hemen uygulanamayacak olsa bile kamuoyunda yaşanan değişim nedeniyle bir gün mutlaka gerçekleşecektir.

ABD ve İsrail yönetiminin uluslararası kamuoyunun gözünden düşmesiyle birlikte , ABD kasımdaki seçimlerine de yansıyacaktır. 

ABD'deki siyonistlerin ülke siyaseti üzerinde önemli etkiye sahip olduklarını biliyoruz. Siyonistlerin ABD'deki yenilmezlik havası ilk kez bu kasım seçimlerinde kırılacaktır.
İsrail’in Gazze’ye göstermiş olduğu her hamlesi Biden’ın kazanma ihtimalinin önüne şey oluşturmaktadır.

Ancak şunu da biliyoruz ki seçimleri Trump kazansa da İsrail konusunda ABD’nin politikasının değişmesi imkansız. Siyasi figürlerin yanı sıra dini yapı Evanjeliklerin de bir zamanlar Trump’ı desteklediğini hatırlatırım. Bu sebeple Biden kadar vurdum duymaz olmasa da Trump belki daha yumuşak bir politika izleyebilir. Çünkü Biden’ın yenilmesi ile birlikte artık İsrail e olan destek tamamiyle bitmese bile bir nebze de olsa azalacaktır.

Sonuç olarak İsrail tahminimizden daha farklı bir şekilde itibarını zedeleyerek tarihe adını yazdırmıştır. Bununla birlikte liderleri konuşacak olursak nasıl Netenyahu için savaş suçlusu bir lider olarak söz ediyorsak aynı şekilde onu destekleyen ve ısrarla soykırım yapmadığını ifade eden Biden yönetimi de akıllarda böyle kalacaktır. Ne olursa olsun dünya sistematiğinin insan haklarını ön plana çıkaran bir düzen içinde ilerlediğini düşünüyorum. Bu tüm yaşanan kabuslar cehennemi çağrıştırsa da sonucunda Filistin halkının güzel günlere uyanacağı bir hayatla bağdaşacaktır.