Kullarına fetih bahşeden ve yarattıkları üzerinde en doğru hükme sahip Allah’ın el-Mûktedir ve el-Fettâh adıyla…

 

I.Cihan Harbinden mağlup çıkmış bir ülke… Ordugahlarına, cephanelerine, tersanelerine girilmiş bir memleket… Silahlarına el konulmuş, Harbiye Nazırı bile silahsız bırakılmış bir ordu… Payitaht’ı işgal edilmiş, işgal güçlerinin namlularının Sultan’ın sarayına dönmüş bir saltanat… Harap ve bitâp düşmüş bir millet…  Tevfik Fikret’in “Her an o güzel sineyi hançerliyor eller,

İmdâdına koşmazsak eğer mahv-ı mukârer.” dizelerindeki raddeye gelinmiş millet zulüm altında perişan halde imdât beklemekteydi…

Yine bu durumlarda hep olduğu gibi yüreklerinde en büyük ıstırabı hissedenler milliyetçiler olmuşlardı. Millet ümitsizliğe kapılmış işgalcilerin hor davranışlarıyla eziliyorlar Allah’a yakarıyorlardı. Milliyetçi subay ve idareciler gizli gruplar kurmaya başlamışlardı. Milliyetçi ve Vatansever aydınlar mitingler düzenliyor halka umut, azim ve kararlılık aşılamaktaydılar. Tam böyle çetin bir durumda Türk’ün öz cevherinde kor gibi tüten hürriyet tutkusu harlandıkça harlanıyor, Türk yüreklerini cayır cayır yakıyordu. Bu aşk ateşiyle yola çıkan Mustafa Kemal Paşa Samsun’a aklında ve kalbinde istiklal azmi boynunda ise esaret zincirleriyle çıkıp Amasya’da esaretin prangasını kırıp ecel fermanını boynuna asmış hürriyet tacını takmış işgale karşı milletinin izzetini ve iffetini kurtarmaya ahdetmişti. Atalarından miras bağımsızlık ruhunu tekrardan diriltmişlerdi. Karşılarında dünyanın en güçlü silahları ve orduları, kendilerinde ise imkansızlıklara rağmen sarsılmaz bir iman ve kırılmaz bir cesaretleri vardı. Halk yerel komitalar şeklinde toplanıp silahlı direnişe başlamışlardı. Payitaht’ ta gizli teşkilatlar kurup Anadolu’ya silah, istihbarat ve mücahid geçişini sağlıyorlardı. Kongreler, mitingler, düzenleniyor, milli mücadele taraftarı propaganda neşriyatları çıkarılıyordu. Yurdun her bir yanından ve bazı İslam coğrafyalarından işgal kuvvetlerine protesto telgrafları çekiliyordu. Aziz millet elindeki kısıtlı imkanlarını mücadeleye vakfetmiş, direnişçilere ekmeğini, suyunu, çarığını veriyor, evinin çatısındaki kiremiti ve tuğlasını meclisin inşaatına vakfediyor, kefen paralarını bile hiç düşünmeden mücadeleye bağışlıyorlardı. İşgal kuvvetleri bu sağlam duruş karşısında hem şaşkın hem de endişeliydiler. Sahte alimlere Milli Mücadele’nin hilafete ve İslam’a ihanet olduğu fetvasını verdirtiyorlar Allah’ın kelamını çarpıtıp Müslüman ahalinin Mücadele’ye güvenini kırmaya çalışıyorlardı. Vatan sevgisinin imandan olduğunu bilen, Allah’ın cihad emrine uyan, hür olmayanlara namazın farz bile olmadığını söyleyen Hakiki İslam alimleri sahte din alimlerinin haksız ve hukuksuz yalan fetvalarını alaşağı eden hakkaniyetli fetvalar yayınlıyorlar ve diğer İslam alimleri de bu fetvalara onay mühürlerini vuruyorlardı. Bu yalan ve haksız fetvaları bahane ederek işgalcilerden fonlanan yerli işbirlikçiler bölgelerde halkı ya korkuyla ya da fitne ve fesat yayarak Mücadele’den uzaklaştırmaya çalışıyorlar lakin Hak olan hep batılı zail ediyor Kuvvacılar bu ihanet çetelerini eziyorlardı.

Bu çetin mücadele, bu sarsılmaz iman, bu eğilip bükülmez milletin çelik iradesi en sonunda celladını püskürtmüş, işgalcileri ve yerli işbirlikçilerini vatanın hârim-i ismetinde boğmuştu. Tarih bir milletin bu azim ve kararlılığını altın harflerle sinesine yazmıştı. İmkansızlıkları bahane edenler, az olduklarını düşünüp geri duranlar, Kuva-yi Milliye’nin bu şerefli zaferinden pay alamadılar pek tabii alamayacaklardı da zaten. Direngenlik teslimiyetçiliğe, vuruşkanlık kaçaklığa, cesaret esarete, kan kılıca galip gelmişti. Kuva-yi Milliye bir ruhtur. Türk’ün her şeyin bittiğini düşündüğünde öz cevherinde harlanan hürriyet ateşidir. Sabrının bittiği yerden yeniden başlayan dayanma azmidir. Kuva-yi Milliye Türk’ün imkanları tükendiğinde tükendiği yerden başlayan umut ve inadıdır. Küllerinden doğuşunun temsilidir Kuva-yi Milliye. Her Türk’ün sadrının en derinliklerinde bulunan bir cevherdir, sinesine bakan her Türk ferdi onun göz kamaştırıcı parıltısını görecek ve hayran kalacaktır.

Selam olsun Aziz Türk Milletinde Kuva-yi Milliye ruhunu dirilten Mustafa Kemal Paşa ve şanlı silah arkadaşlarına

Selam olsun işgalcilere ilk kurşunu atan Dörtyollu Kara Mehmet’e

Selam olsun Karakol Grubuna

Selam olsun Felah-ı Vatan Grubuna

Selam olsun Mim-Mim Grubuna

Selam olsun Milli Kongre Cemiyetine

Selam olsun Reddi İlhak Cemiyetine

Selam olsun Kilikya Cemiyetine

Selam olsun Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetlerine

Selam olsun Zabitân Grubuna

Selam olsun Hamza Grubuna

Selam olsun İstihlâsı Vatan Cemiyetine

Selam olsun Anadolu Kadınları Müdâfaa-i Vatan Cemiyetine

Selam olsun Toroslar’ın Direnişçilerine

Selam olsun Amanoslar’ın Direnişçilerine

Selam olsun Milli Mücadele’nin Kaptanlarına

Selam ve rahmet olsun bütün Kuvayi Milliyecilere!

 

 

“Hangi kuvvet, hâşâ, ona boyun eğdirebilir ki? Çünkü o sağlam istihkâm Allah’ın eseridir!”